KRİTİK Teşvik primi yöntemleri Ünlü takım yöneticisi, o hafta oynayacakları rakibin en önemli iki futbolcusunu arar. "Sizi önümüzdeki yıl takımımızda görmek istiyoruz. Hatta niyetimizin ciddi olduğunu göstermek için adam başı elli milyar gönderiyoruz. Tamam mı?" Futbolcular mest olur. Gayet meşru bir iş. 'Kaparo' alınır. Maç oynanır. Hiçbir Türk futbolcusu henüz profesyonelliği tam olarak sindiremediği için, "Seneye satın alınacak" iki oyuncu o maçta 'kendini sıkmaz.' Maçtan sonra günler geçer, ne gelen vardır ne giden... Futbolcular, daha önce kendilerini arayan ve para gönderen yöneticiyi arar. Şöyle bir cevap alırlar: "Çocuklar, transfer listemizde değişiklik oldu. Kendi başınızın çaresine bakın." "Peki abi, aldığımız kaparo ne olacak?" "Amaaan, onun lafı mı olur? Unutun gitsin." Buyurun, bire bir yaşanmış bir başka teşvik olayı! NOSTALJİ Hâla devam ediyor mu? Nereden aklıma estiğini ben de bilmiyorum. Bırakın televizyonu, radyo "tek kanalken" haberlerin sonunda sıkça duyduğumuz bir anons vardı, hâlâ devam ediyor mu acaba? "Seyir, Hidrografi ve Oşinografi Dairesi'nden bildirilmiştir. Aşağıdaki enlem ve boylamlarda seyir yasaktır. Denizcilere duyurulur." OKUMUŞ NOT ALMIŞIM İçe doğru yolculuk... İlişki dediğimiz, iki insanın ortak hafızası. ... Ve hayat, sanki görünenin altında akıp giden akıntılardan habersizmiş gibi akmaya devam eder. ... Hiç kapanmayacak yaralar açmaya muktedir olduğumuz halde neden açılan yaraları iyileştirmeye muktedir değildik? ... "Benim hayatımı mahveden ben değilim, onlar mahvetti benim hayatımı." Hayatımıza girmiş ve oradan 'suçlu ilan edilmeden' çıkmayı başarmış kaç kişi vardı? Bu kadar suçlunun hayatımızda birikmesi bizi kuşkulandırmıyor muydu, bunca suçlunun ancak bir hapishanede bir araya gelebileceğini hiç düşünmüyor muyduk? ... Parlak güneşi, ılık öğlenleri, birden bastıran sisleri, kuş sesleriyle kış başında bahar günleri yaşanıyor. Bütün güzelliğine rağmen böyle zamansız mevsimlerin içinden çıkan yanlış günler, derinlerde bir hüznü de kıpırdatıyor. Terk etmeye hazırlanan sevgilinin son öpüşü gibi geçmişteki güzel günleri insafsızca hatırlatıp geleceğin yalnızlığıyla insanı korkutan bir yanı da var bu yanlış günlerin. ... İleriye baktığında, geçmişin gölgeleri kaçınılmaz olarak düşüyor geleceğin üstüne, gitmiş olanları hatırladığında gidecek olanları da düşünüyorsun, en yakınından bile uzaklaştırabiliyor insanı bu düşünceler, o da eksilecek mi hayatımdan diye soruyorsun kendine. 'O gitmez' dediğin kaç kişi gitti, asla kopamayacağını sandığın kaç kişiden koptun, hafızanda birer soluk bir hayalet şimdi onlar ve sen onların hafızasında soluk bir hayaletsin, gelecek, hayatından kimleri soluk hayaletlere çevirecek. ... Geleceği bilmek ister miydim? Hayır, geleceği bilmek istemezdim. Sevinçler kadar acılar da getireceğini daha yaşamadan biliyorum. Bunların bir sırası olmadığın da... Beklenmedik zamanlarda, beklenmedik biçimlerde ortaya çıkacaklarını da... Geleceğin kendi kendine bir geçmişe dönüşmesini, yüzüme doğru yaklaşan her siyah balonun patlayacağı ânı bir çocuk gibi gözlerimi kısarak bekleyip, patladığında içinden çıkanın tenime değişini hissetmeyi tercih ederim. ... "Aşk geldiğinde, ellerinizi açıp, avuçlarınızdaki, sıkı sıkıya tuttuğunuz gerçeklerin akıp gitmesine izin verin." ... "İpek dokuyan zehirli bir örümcektir, bence yazar. (...) Gorki, Tolstoy için 'Bu adam yaşadığı sürece öksüz sayılmam yeryüzünde' demişti. Yazarlar olduğu sürece ben öksüz sayılmam." ... Kar, hayatın yüzüne örtülen ipek bir duvak gibi usulca beni sarmalayıp içine alıyor, yürüdüğüm sahil boyu gibi beni de ıssızlaştırıyordu. ... Büyük bir güçle müziğin zirvesine doğru yükselecek orkestranın, o muhteşem patlamadan önceki bir anlık sessizliğine benziyor bu sahil. ... Çok basit, çok yalın, çok sade ama çok çarpıcı bir gerçek. Hayatta sadece kendimizi taklit edemeyiz. (Ses Taklitçisi, Hollandalı yazar Thomas Bernhard) ... Göz alabildiğine uzanan şehirde tek bir ışık bile yanmıyor, dev beyaz bir kaplumbağa gibi başını içine çekip kabuğunun karanlığına kapanmış. ... Ölüm, bir denizin dibindeki kumlara daldırılan demirden dev bir kepçe gibi duygularımı karmakarışık bir biçimde yerinden kımıldatmıştı. (İçimizde Bir Yer, Ahmet Altan) BAŞKA ATALARIN SÖZLERİ Altın ateşle, kadın altınla, erkek kadınla imtihan edilir. (Amerikan) TÜRK'ÜN BİRİ BİR GÜN... Dicle Üniversitesi Hastanesi'ne doktor kılığında giren bir hırsız, hastalarda ağrı kesici verdikten sonra cep telefonlarını alarak kayıplara karıştı. (Diyarbakır) VAY HAYVAN VAY! Bazı kertenkele türlerinin göz kapakları yoktur, gözlerini diliyle nemlendirir. SAHİBİ BELLİ SÖZLER "Abi teşvik priminin hocanın evinde ne işi var ya?!"