Dolunay Katili

A -
A +

Geçen Cumartesi gecesi bizim ekiple birlikte tiyatroya gittik. Atlas Pasajı'nın içinde yer alan cafelerden birisinde oturmuş oyun saatinin gelmesini beklerken aklımdan neler geçti neler... Çok eski yılları özlerim hep. Hayatta olmadığım, ecdadımın tadına vardığı yılları. Beyoğlu'nun Pera olduğu, insanların en şık kıyafetlerini giymeden adım atmadıkları zamanları. Malumunuz, Pera her vakit sanat merkezi imiş. Aynı zamanda modanın son örneklerinin hanımların üzerinde tespit edildiği, beylerin beyefendi kavramını idrak ettikleri bir merkez. Markiz Pastanesi'nde yenilen bir pastanın mutluluk olarak algılandığı, kıyafetleri hünerli terzilerin diktiği, genç kızların yanlışlıkla (!) göz süzdüğü yıllar. O zamanlar her şeyin tadı başkaymış gibi geliyor bana. En ince detaylara önem verilen, kıymet bilinen, efendi misali yaşanan yıllarmış. Ve meşhur Atlas Pasajı. Saymadım, kaç kuşak önce benim aileme ait olan o muhteşem eser. Bunları düşünürken saat ilerledi. Yavaştan alarak dar merdivenleri tırmanıp bildik Küçük Sahne'nin bulunduğu kata vardık. Duvarlarda rahmetli Sadri Alışık'ın siyah beyaz fotoğrafları, minik bir masanın üzerinde oğlu Kerem Alışık'ın yazdığı şiir kitabı, bir köşede küçücük büfe. Eskiden konut olarak kullanılan kocaman salon şimdi tiyatro fuayesi. Salonun tam ortasında muhteşem bir şömine. Özlediğimi söylediğim yılların maksimalist anlayışının zarif bir örneği. Kimbilir neler konuşuldu, neler yaşandı o şöminenin önünde. Cahide Sonku'nun erişilmez bir yıldız, dillere destan bir güzel olduğu dönemlerde kaç yakışıklı bey gözyaşı döktü? Kimbilir? Kalbim ve aklım eskide, gözlerim Küçük Sahne'nin üzerinde yerleştim koltuğuma. Tiyatroya gitmeyeli ne çok olmuş. Geçerli fikirlerim var bu konuyla alakalı ama onları başka gün yazarım. Oyun tipik bir komedi. Fazla masraf yapılmamış, dört kişinin oynadığı çağdaş Amerikan tiyatro anlayışının tipik bir örneği. Bu tarza bayıldığımı söyleyemem. Ama izlenebilir. Çolpan İlhan'a hayran olmamak mümkün değil. Yaşına boyun eğmeyen, yıllara meydan okuyan bir insan o. Rolü çok yorucu olmasına rağmen aldırmıyor. Onun yerine siz yoruluyorsunuz koltuğunuzda. Kaybettiği eşine gösterdiği sadakat dolu aşkın devamında çalışkanlığına da parmak ısırıyorsunuz. Selçuk Yöntem tecrübeli bir oyuncu. Mehmet Esen ise kalbini aktörlüğe kaptıralı yıllar olmuş bir özel yetenek. Benim eski arkadaşım, saygı duyduğum, başarılı bir sanatçı. Ve Seray Sever. Yabancısı olduğu zor bir sanat dalında umut veren pırıl pırıl bir çiçek o. İzlerken gurur duydum kendisiyle. Hoş bir geceydi, aynısını size de öneririm.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.