İnsan bu ülkede ne düşüneceğini şaşırıyor. Gündemimize bomba gibi düşen Kemal Derviş her yeni icraatıyla benim aklımı karıştırıyor. Mesela Salı günkü haberlerde sayın Derviş'in sabahın erken saatlerinde kalkıp otelinden çıktığı ve üzerinde şort ve kazağıyla yürüyüş yaptığı yer alıyordu. Hatta bir ara önüne çıkan bir taksi durağına uğramış, şoförlerle çay içip sohbet etmişti. Şoförler hallerini anlattıklarında "yani sizin de hazinenin durumundan farkınız yok" şeklinde bir yorum yapmıştı. İşte durmadan anlatmaya çalıştığımız bu. Halkın durumu hazineden daha iyi değil! Hatta doğal olarak daha kötü. Sayın Bakana bunu izah etmeyi başaran şoförlere ne kadar teşekkür etsek azdır. Peki sayın Derviş'in bu hareketlerini samimi buluyor muyum? İsterseniz beni art niyetli olmakla suçlayın ama hayır, hiç samimi bulmuyorum. Siyasete göz kırpmanın doğal uzantıları bu halkla sohbetler falan. Ve ben gırtlağıma kadar doluyum sadece seçim zamanı halkı dinlemeyi adet haline getirmiş politikacı çizgisine. Elimde değil bir türlü alışamadım bu seçilmemiş kurtarıcı fikrine. Diğer taraftan içinde bulunduğumuz karmaşa elbette sayın Derviş'in suçu değil. Onun Amerika'daki evinde huzurla yaşadığı yıllarda biz ekonomiyi doğru düzgün idare edememişsek adam ne yapsın? Şimdi onunla ilgili hakarete varan sözler sarf etmeye hakkımız var mı? Elbette yok! Meseleye bu açıdan bakıldığında MHP'li milletvekili sayın Mehmet Gül'ün basına yansıyan sözlerini anlayışla karşılamak mümkün değil. Bir kere üslup son derecede çirkin. Son durumumuzu bir teraziye benzetirsek dengeyi bir türlü tutturamadığımızı görürüz. Bir yandan Kemal Derviş'i sevmenin ve desteklemenin vatanı sevmekle aynı anlamı taşıdığını iddia eden sayısız gazeteci, diğer yanda ağza alınmayacak sözler söyleyen bir milletvekili, bir başka tarafta ekonomiden sorumlu Bakanın kulağını çekmeyi görev olarak yorumlayan sayın Devlet Bahçeli. İşin DSP boyutunu hiç katmıyorum. Orada sayın Hüsamettin Özkan'ın durumu başlı başına bir olay. Şüphesiz iyimser olmak istiyorum. Başka çarem yok ki vatandaş olarak. Ama olamıyorum işte. Ben bu tabloyu beğenmiyorum. Kaç gündür kalemimin ucunda, bir türlü yazamadım. Açıkçası savunmadan tasarrufa gidilmesi beni çok rahatsız etti, hiç sevinemedim. Şu dünyada bir ordumuz var, ondan da mı tasarruf isteyecektik?