Şu maça yorum yazmak gelmiyor içimden. Futbolun baronlarınca doğranan bir takımın neyini anlatayım? Takım savunması, hücum isteği, köşeyi doldursam ne değeri olur? Teknik adamı, futbolcusu minimum kaliteden maksimum verim aldı desem kimin umurunda... Saracoğlu'nda ofsayttan golü verirken, bitirdiler seneyi. Küçük bütçelerle büyük işler yapan yönetimi kim takar? Top sahasının içinde bitmiyor ki işler. Oyunu kuralına göre oynamayı bilemedi Trabzon. Kural dedikleri hilenin yumuşatılmış hâli. Trabzon'un eksikliği adam gibi adam olmak. Ülke futbolunun haline bakar mısınız? Yarışın sonunu futbol değerleri belirlemiyor. Şimdi Trabzon ellerin alacağı sonuca bakıyor. Halbuki, düş Fener'den 3 puan, ekle Trabzon'a. Olur puanlar eşit. Şu oyunda Trabzon şampiyonluk şarkıları söylüyordu. Yine gönüllerin efendisi oldu Trabzon. Oynaması kolay değil. Önde olsan, yeni değerler eklenir futboluna. Daha rahat konsantre olursun. Doğal motivasyonu yakalarsın. Bütün bu gerçekleri sayfaya dökmüşken, Trabzon'un eksik adımından söz etmesek olmaz. Her şeyden önce kaybedilmiş 25 puan var geride. Üstelik 12'si kendi sahasında. Orta sahanın iki kenarı hep yarım işledi. Takım savunmasına katılan ayaklar, hücum aksiyonlarında yaya kaldı. Gökdeniz - Fatih üzerine yüklenen gol ağırlığına omuz veren olmadı. Fatih Tekke'nin iki adım önüne bir usta bulunamadı. Belki de en önemlisi, ilk 11'i fikslenmiş kadrosunun yedeği kenara oturtulamadı. Ara devredeki hoca değişimini de eklersek, hedefi tutturmakta çok sapa yollardan geçti Trabzon deriz. İstanbul'dan güzel haber geldi. Kaçan penaltı, direkten dönen top, altı pastan dışarı vurulanlar... Szymkowiak'tan geldi gol. Ardından diğer goller sökün etti. Hiç istemediler aslında. Başkent kazası şaşırttı hesabı. Futbolun adaleti işte, razı gelmedi emeklerin heba olmasına.