Dümen suyu...

A -
A +

Sahadan sildi bizi İngilizler. Başlangıç düdüğünden Portekiz vizesi alana kadar her şey Erikson'un dediği gibi oldu. Saha dışı tüm mazeretler yalan, çizgilerin içinde kaybettiğimiz gerçek... Bu futbol yapısıyla kazanmamız mümkün değildi. İlk 11 tercihinde hatalar yaptık. Özellikle orta sahada kaybettik. Aynı tip oyuncuları bir araya koyarak takım hareketini yavaşlattık. Tugay, Emre, Okan ve Sergen, hamleleri birbirine benzeyen dört ismi koyduk Birinin yapacağı işi dördünden bekledik. Kalenin uzağında yapılacak yüz pasın bir değer olmadığını anlayamadık. Biz topla uğraşırken rakibin rahatlıkla önlem alacağını çözemedik... Şöyle bir hatırlayın, dünya kupasında yenildiğimiz iki Brezilya maçını düşünün. Şu maçtan hiçbir farkı yoktu. Orta sahası kalabalık, savunması ve hücum hattı olmayan bir takım haline düştük... Bu şekil küçük rakipler karşısında sonuç verebilir. Çok pas yaparak atağı hazırlamak mecburiyeti doğabilir. Topu dolaştırdıkça rakiplerin savunma dengesi bozulabilir. Kenarlardan yapılan ortalar, ara pasları, dripling yada şutlar sonuç verebilir. Fakat büyük rakipler karşısında şekil uymuyor. Bu realiteyi göremedik... Futbol mantığımız yanlıştı. Bu şekil oynayarak hiçbir güçlü takımı yenemeyiz. Memleketin en ünlü futbolcularıyla değil, rakibe göre oynayabilecek, birbirini tamamlayan futbolcularla çıkmalıydık... Birkaç kere bu köşeden yazdım, nasıl oynarsak daha karlı olacağımızı anlattım. Fakat Şenol hocam bizi okumadığı için dikkate almadı herhalde. Kendini bir kaşık suda boğmak isteyenlerin dümen suyuna daldı, yanlışta ısrar etti. Hocam yine dikkate almayacak fakat mesleğimiz gereği tekrarlayalım. Çabuk futbolcular olmalıydı. Arkaya boş koşu yapan, rakibin savunma dengesini bozan isimler oynamalıydı. Çalım, dripling, şut meziyeti yüksek, tipler forma giymeliydi. Tugay'ın oynadığı bir orta sahada atağı hazırlayacak, aralara, arkaya pas atacak başka birine gerek yoktu. Biz tam tersini yaptık. Tıpkı Tugay gibi, futbolcuları doldurduk, takım hareketini yavaşlattık. Ne ileri, ne geriye yardımı olmayan futbolcular üzerine taktik kurduk. Tugay'ın yanına, savunmaya yardım edecek birini koyup, etrafını koşan, kaçan, çabuk futbolcularla doldurmalıydık. Hakan Şükür'ün bir mecburiyet olduğundan hareketle, Tuncay, Yıldıray, Gökdeniz, Nihat gibi direk kaleye hamle yapan futbolcuları oynatmalıydık... Başka hiçbir şekilde yenemeyiz bu rakipleri. Topa hakimiyetimiz yüzde yetmiş olsa da sonuca gidemeyiz. Kesin olan bir şey var, bizden iyi savunuyorlar. Kaptıkları toptan çok etkili atağa çıkıyorlar. Hücum ettikleri bölümlerde savunma dengesini hiç kaybetmiyorlar... İyi futbolcularımız var fakat iyi oynamıyoruz. Bir maçımız var mı onlara benzeyen. Her oyunda bir tarafımız aksıyor. Savunma, orta saha, hücum olarak takım bütünlüğünü sağlayamıyoruz. Kopuk kopuk hamlelerle, dünya devlerini yenmeyi hayal ediyoruz... Resmi maç olarak Brezilya ve İngiltere ile yaptığımız dört maçı bir değerlendirelim. 360 dakika ne oynadık. Scolari ve Erikson taktik tahtasına ne çizdi ise saha içinde onlar cereyan etti. Biz ise kalenin uzağında top dolaştırdık. Üst üste bin pasa puan verselerdi, kesin biz karlı çıkardık!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.