Ersun Yanal'ın gala gecesini izledik. Sağ ile sol bacak arasındaki güç farkını eşitlemekle başlayan programlı çalışmaların ürününü tanıdı İngilizler. "Aklı ve fiziki arazı olmayan baltaya bile futbol oynatılır" iddiasını gerçeğe çevirdi hoca. Kesin olan birşey var, rakibin her futbolcusu bizimkilerden yetenekli. Şartların eşit olduğu her yerde onların yenmesi normal. Fakat Ersun Yanal farkı dengeleri bozdu. Gurur verici bir tablo.. Benim insanım, futbolun doğduğu ülkede ders verdi.. Oyunun ana kuralı olan "koşarak sahada var olma" mecburiyetinin âlâsını gösterdi. Zor oyunu bozarmış.. Hareket alanı bırakmadık İngiliz'e. Tribünü, hocası, futbolcusu her taraftan yüklendiler. Topa temasları bir hoş olsa da, adım atacak yer bulamadılar. Yeşil çimlerden kırmızı-siyah formalı aslanlar fışkırıyordu. Ersun hocanın bu yüzünü hiç görmemiştik. Gerektiğinde savunmanın kralını yaptırırmış. Rakibin hazırladığı bunca tehlikeye ancak bu derece kademeli bir savunma anlayışıyla direnilirdi. Övgüyü takım olarak dağıtıyorum. Her hamleyi zamanında yaptılar. Souness başta olmak üzere tüm İngilizler şaşırdı. Dakikalar geçtikçe bizim çocuklar yorulur diye beklediler. Hindiyi, kazı, tavuğu çevirir yeriz diye umut ettiler. Boğazlarına durdu, yutkunamadılar bile. Geçen her saniye tempomuz yükseldi. İngiltere'yi fethetti kırmızı-siyahlı aslanlar. Bir şans anında golü yeseler de, hemen devamında karşılık verdiler. Sayın başkanıma bu yakışırdı. Memleketin mafyasından sevinemeyen sayın Cavcav, adaletin hakkıyla işlediği arenada emeğinin karşılığını aldı. Düdükçüler ve bayraklılar ihanet etmedi. Oyun içinde ne geçtiyse ona hükmetti.