Bizim çocukları birer birer çalımlar Alex. Üç beşini ipe dizer Anelka. Kafa kafaya çarptırır çoğu zaman. Yordanov, El Tayyib, Yattara, Kleberson, Aurello daha niceleri keyif sürer futbol sahamızda... Dünya futbolundan artanların ligimizde cirit atmasını sorgularım hep. En zayıf Avrupalı karşısında tutulur kalırlar da Türkiye statlarında caka satarlar. Memleket çocukları figüran, onlar hep assolist olur. Şampiyonlar ligi, UEFA, sıfır çektik her tarafta. Ümit Takımı, A Milliler, döküldük peş peşe. Avrupa Şampiyonası, Dünya Kupası, televizyon başından izleriz ancak... Edirne'den öteye bir teknik adam ihraç edememişiz. Beş on milyonluk Avrupa ülkeleri yüzlerce futbolcuyu pazarlarken, kapının dışında kalmışız. En tutucu ülkelerde Afrikalı futbolcular formaları tapulamışken, Süper Lig'in sahte yıldızlarıyla keçi boynuzuna talim ediyoruz... Ekranlardan futbol taşıyor. Ölçüyü koymak zor olmaz. Onların oynadığı başka, bizim futbol başka. Orada denk kuvvetlerin mücadelesi, burada kedi fare oyunu. Orada futbol kalitesi sonucu belirler, burada masa başı oyunları... Her tarafı yıktık, bir tutar dal bırakmadık değil mi? Üzücü ama gerçek. Ne yazık ki Türkiye futbolunun durumu bu. Her tarafından defolu... Hiç hak etmiyoruz aslında. Müthiş bir potansiyele sahibiz altyapıda. 8-12 yaş çocuklar dünyanın en iyilerinden iyi esasta. Sokakta mahalle arasında, arsada kendini geliştiren bebeler, kulüp bünyesinde köreliyor. İş bilmez teknik adamlar tutarsız uygulamalarla tüketiyor malzemeyi. Hiç sorgulanmaz memlekette. Göz ucuyla takip ederler. İşin ustası aranmaz hiçbir zaman. Ahbap çavuş ilişkisi belirleyici olur. En iddialı kulüplerde dahi hocalara ödenen paralar bir milyarı geçmez. Düşünün bir kere o rakama razı olan teknik adamdan milyon dolarlık futbolcu yetiştirmesini bekliyorsun. Futbolun kitabına aykırı. Futbolu bilmeyen insanlar futbolu öğretebilir mi? Daha beteri ülkenin modeli yok. Ehliyetsiz hocalar kafasına göre takılıyor. En ufak birliktelik olmadan. Tamamen doğaçlama gelişiyor olay. Mekteplisi başka, alaylısı başka. Bir çelişkidir gidiyor. Ortada kalmış bebeler yok olup gidiyor. Almanya da (B) kursu, Türkiye de (A) kursu bitirmiş ve de 10 yıldır çocuklarla çalışmış bir futbol adamı olarak meseleyi anlatıyorum. Bursa, Ankara, İstanbul'da 8 yaşından 18'e kadar olan çocuklarla çalıştım ve hala devam ediyorum.Yazının başında çizdiğim tablodan hareketle iddia ediyorum; bu kafalarla olması imkansız. Tepede ki teknik adamı ne ki altta olandan da bir şey bekleyesin... Eski hocalarım kızacak ama söylemek zorundayım. Onlardan kalan futbol doğrularıyla dünya ile yarışamayız. Çünkü onlar şerefli mağlubiyetleri başardılar sadece. O halde yol kapalı. Ya yeni bir yol bulmalıyız ya da yeni bir yol yapmalıyız. Ülke futbolunun son yıldızlarına bir bakalım. Sergen, Nihat, Emre, Tugay, Fatih Tekke, Gökdeniz... Her biri lüks futbolcu. Hücum aksiyonlarında her türlü renklilik var. Topun rakibe geçtiği bölümde gözle bile takip etmiyorlar. Nasıl bir yetiştirmedir, futbolun tek tarafını öğretmiş. Allah vergisi büyük yetenekler. Bir Alman ya da bir İngiliz'in elinde büyümüş olsaydılar dünya yıldızı olurdular. Yok yok kimsenin kimseyi yetiştirdiği falan yok. Tamamen tesadüf. Dikenler arsında açmış yaban gülleri sadece... Gençlerde Avrupa şampiyonu, dünya 4'üncüsü olma meselesi. Hiç gerçekçi değil. Büyük çocukları küçük yazdırıp oynatıyoruz. Sahtecilik kesinlikle. Kaç zamandır bu dereceler var. 93 senesinde Avrupa şampiyonu olan kadronun futbolcuları nerde. Bir Oktay Derelioğlu, bir Emre Aşık bir de sayarsan Sinan Demircioğlu. Nerede gerisi bilen var mı? Halbuki finalde yendiğimiz Portekiz aynı kadro ile devam etti. Ulusal takım da başarıdan başarıya koştu. Figo, Rui Costa, Sao Pinto, Couto gibi daha nicelerini dünya futboluna sundu... Sahte değil de ne. Geçen yıl 18 yaşı bitirdiler hani nerdeler. Ligde forma giyen bir isim söyleyin... Nuri Şahin var değil mi? Var ama biz yetiştirmedik. Doğru yerde doğru zamanda, doğru çalışmalarla adı Nuri Şahin oluyor işte. Ya düşseydi bizim iş bilmezlerin eline, nasıl değişirdi ismi. Olurdu tezgahtar Nuri, tornacı ya da çırak Nuri... Yol var ama koşacak adam lazım. Ben bilirimci megalomanlar değil, adam gibi adamlar istiyor. Fikri tartışacak, doğru fikri kabullenecek, yetkililer gerekiyor. Bu memlekette ne kadar yetkin varsa bilginde o kadar sayılıyor. Kimin makamı yüksek ise en çok o biliyor. Bir sorun, danışın ne kaybedersiniz. Ele geçirdiler bir kere koklatmazlar kimseye. Senelerdir futbol oynanır bu ülkede. Herkes eşittir, fakat İstanbul'da forma giyenler daha eşittir. Anadolu'da forma giymiş eski futbolcular kendi ülkesinde yabancı gibidir. Her alanda seçilmişlere kurban edilirler. Hiç değişmez bu kural; yaşlananlar ayrılır, yenileri gelir. Manşetlerden sunar yalakaları, o kulüpten o kulübe fingirderler. Birini batırır, diğerine koşarlar. 18 kere kovulup, 19. kere iş bulan teknik adamlar var bu ülkede. Ne biçim iştir, kovan kulüp yöneticileri, iş veren yine aynı yöneticiler... Mesele basittir ama dinleyen kim. Futbol Federasyonu'nun kasasında 40 trilyon var diyorlar. İşte kaynak. Yaparsın hesabı, yettiği yere kadar organize edersin. 18 yaş altı grupları bir çatı altında toplarsın. Antrenman programları, sistem, taktik, oyun mecburiyetleri, seçme, geliştirme, eğitim, öğretim, sağlık, beslenme, psikolojik destek... Tek merkezden düzenlersin. Merkezin başına dünya ustası bir futbol adamı getirir, yolu açarsın. Seminerler, kurslar, birbirini tamamlayan çalışmalara bir nesil yetiştirirsin. Ondan sonrada çıkar, 'şu Avrupa Şampiyonası, bu Dünya Kupası'dır hedefimiz' dersin. Dünyanın futbolcu fabrikası Brezilya'da hiç tartışılmaz böyle şeyler. İhtiyaç olanı yetiştirir fazlasını ihraç ederler. Ne gariptir oralardan dünya futboluna teknik adam yollanmaz, en ünlü kulüpler bebelerinin peşindedir...