Bayram anlayışı

A -
A +

Bugün bayram. Öncelikle herkesin bayramını kutlarım. Bayramlaşmak, Türk kültürünün en köklü geleneklerinden biridir. Küslerin barıştığı, akrabaların bir araya geldiği, uzakların yakın olduğu, büyükten küçüğe herkesin sevinçli olduğu, kutlu bir gün bayram. Hele hele çocuklar! Bayramlarda, o içi içlerine sığmayan coşkularıyla oradan oraya koşturan çocuklar. Rengarenk elbiseler içinde tıpkı bayram şekerleri gibiler. Yaşadıkları sevinçler, belki de ilerde çocuklarına anlatacakları bir coşku olarak kalacak. Bir şeker tadında... lm Çocukluk yıllarımda da çalardı davullar ramazanda. Bayram sabahı, ilk davulcu Ömer gelirdi kapıya davulunu çala çala. Babamın adaşı, ismi oradan kaldı aklımda. Şimdiki davulculardan bir farkı vardı davulcu Ömer'in. Maniler söylerdi ardı ardına. Maniler bitmeden ayrılmazdı kapıdan. En çok da, bahşiş verdiğimde adıma söylenen manilerden büyük bir haz alırdım. Bu sebeple bahşişleri mutlaka ben verirdim. Bir makam ile çalınan davulun gümleyen nağmeleri hâlâ kulaklarımda. Evlerinin önü mersin, Yolum gider tersin tersin, Küçük beyden bahşiş de aldım, Allah uzun ömürler versin. Güm, güm be de güm güm... ... Heyecanla mahalleli çocuklar gelirdi eve. Önce büyüklerin elleri öpülür, bayram harçlıkları alınırdı. Sonra okul arkadaşım Gani kulağıma eğilir - Alay parkına çadırlar kurulmuş, deniz kızı bile getirmişler. Derdi. İnanmaz gözlerle ona bakar - Sahici miymiş!... Derdim. - Tabii oğlum. Göverlerin İbrahim görmüş, kuyruğunu bile oynatıyormuş. Hem karnına kılıç sokulan adam bile varmış. Deyince, o heyecanla kalkar koşa koşa bayram yeri dedikleri çadırların olduğu yere giderdik. Koca bir çadır önünde toplanan kalabalık, ağzından makinalı tüfek gibi laf yağdıran çığırtkanı adeta açık ağızla dinlerdi. Adam, politacıları bile geride bırakan, taşa altın dese inandıracak konuşmasıyla dinleyenleri bir bir içeri çekerdi. Bayramlar hiç bitsin istemezdim. İnsanlar daha bir cömert, daha bir anlayışlı oluyorlar, yüzleri daha bir gülüyor. Bayramlarda insanları yumuşatan bir şey var. Belki de bu; birkaç günlüğüne de olsa dertlerin, sıkıntıların, problemlerin unutulduğu, boş verildiği fırsat anları olduğu için böyle. Barış anları... Nefes alma anları... Tabii, en üzüntülü olan insanın da bir mutluluk anı olmalı değil mi? Unutulanların hatırlanmaya ihtiyacı olduğu kadar... Eğer insanlar hep böyle huzurlu olacaksa neden her gün bayram olmasın ki... En azından içimizde bir yerlerde bir bayram olabilir. Bir bayram anlayışı... *** Bayram deyince bir de Hacı Bayramı Veli hazretleri gelir aklıma, içimizde yaşatacağımız bayram anlayışına denk verdiği nasihatiyle... İstanbul'u fetheden Fatih'in, hocası Akşemseddin'i yetiştiren Hacı Bayram-ı Velî hazretleri kendisinden nasihat isteyen Sultan Murâd Hana huzura giden yolu şöyle gösterir: "Tebân içinde herkesin yerini tanı, ileri gelenlere ikrâmda bulun. İlim sâhiplerine hürmet et. Yaşlılara saygı, gençlere sevgi göster. Halka yaklaş. Onlara yumuşak muâmele et, müsâmaha göster. Hiç kimseyi küçümseme ve hafife alma. İnsanlığında kusûr etme, sırrını hiç kimseye açma, iyice yakınlık peydâ etmedikçe, kimsenin arkadaşlığına güvenme. Cimri ve alçak insanlarla ahbaplık kurma. Kötü olduğunu bildiğin hiçbir şeye (alışma) ülfet etme. Seni ziyârete gelenlere ilimden bir şey öğret, böylece faydalansınlar. Onlara güven ver, ahbaplık kur. Zîrâ dostluk, ilme devâmı sağlar. Bâzen de onlara yemek ikrâm et. İhtiyaçlarını temin et. Onların değer ve îtibârlarını iyi tanı ve kusurlarını görme. Hiçbir kimseye karşı bıkkınlık gösterme.." Bayramınızın en iyi bir şekilde geçmesi dileğiyle, nice bayramlara...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.