Karanlık ve siyah, Aydınlık ve beyaz. Böyle başlıyor kitap. Ve devam ediyor. 20 bin hayat karanlıktan aydınlığa yol alırken, harfler ve kelimeler eşsiz mücadele ve başarılara şahit oldu. Kara tahtada beyaz tebeşir, kara bahtı yendi. 20 bin hayat için yeni umutlar filizlendi okul sıralarında. Omuz omuza verildi karanlığı yenme mücadelesi... defterin beyaz sayfaları yarının aydınlık günlerinin habercisi oldu. Evet. Siyah ve beyazın bir başka boyutunu gözler önüne seriyordu yazılanlar. Burada siyah, karanlığı cehaleti temsil ediyordu. Beyaz da aydınlığı, okumayı, yazmayı. Cehalet gibi karanlık var mı nefslerden başka? Cehalet karanlığında parlayan bir ışık gibi, kara tahtada kara bahtı yenen kahraman olmuş beyaz tebeşir. Beyaz sayfalar, ne güzel bir haberci seçilmiş aydınlık günlerin müjdecisi olarak. İstanbul Bağcılar Belediyesinin 20 bin okur yazar projesinden bahsediyorum. Projeyi gerçekleştirenleri tebrik ediyorum. Okuma seferberliğini daha etkin kılmak için, bir de kitap hazırlamışlar, içinde karanlıktan aydınlığa kavuşan 20 örnek hayatın yer aldığı. Yukarıdaki yazılanlar bu kitabın ilk satırları... İlgimi çekti sizlerle paylaşmak istedim. Kitabın içinde okuma özlemi çeken bu insanların, samimi duyguları, itirafları yer alıyor. Bakın neler diyorlar. *** Adı, Rukiye Can; 24 yaşında. Evli. "Ben 7 yaşındayken İstanbul'a geldim. Yaşıtlarım hep okula gidiyordu. Annem hastaydı, felçliydi ben ona bakıyordum. Evin camından çocuklara bakıyordum. Diyordum "keşke benim de böyle çantam, önlüğüm olsaydı, onlar gibi okula gitseydim." Tabii yıllar geçti biz okuyamadık, cahil kaldık. Kocam kursa beraber gidelim deyince seve seve kabul ettim. Okula gitmek, vallahi sanki çocuk gibi hissediyorum kendimi. Heyecanlanıyorum okula giderken..." *** Adı Nuran Dağlar. 46 yaşında. "Kocam Arabistan'a çalışmaya gitmişti. Gittikten 3 sene sonra bir mektup gönderdi. Ben okuma yazma bilmediğim için okuyamadım. Günlerce o mektubu düşündüm, uyuyamadım. O zamanlar telefon da yoktu. 5 yıl geçti ben hâlâ o mektupta ne yazdığını merak ediyorum. O zaman karar verdim mutlaka okuma yazma öğreneceğim diye. Şimdi söktüm okuma yazmayı artık, rahat rahat okuyabiliyorum." *** Adı Hicran Zümrütkal. 21 yaşında. Diyarbakırlı. "İsmimin anlamını yeni okudum sözlükten. Hem acı, hem keder, hem de ayrılık demekmiş. Şimdi okula gidip geliyorum ya, kendim için değil, çocuklarımın cahil annesi olmasın diye." *** Evet. Onlar yenmişler kara tahtada, kara cehaletin karanlığını. Kahramanları olmuş beyaz tebeşir. Defterin beyaz sayfaları yarının aydınlık günlerinin habercisi olmuş. Ne güzel bir haberci beyaz defter! Ne güzel bir kahraman beyaz tebeşir! Ne güzel bir insan öğrenen insan! Ne güzel bir gayret öğretme çabası! Peygamber efendimiz, "İlim Çin'de de olsa gidin alın, zira o müminin kaybedilmiş malı gibidir" buyurmamış mı? Hazreti Ali efendimiz, "Bir harf öğretenin kölesi olurum" buyurmamış mı? İlme verilen ne büyük bir önem bu! İlim, karanlıkları aydınlatan bir ışık gibidir. Ne kadar ilim öğrenirseniz, o kadar aydınlanırsınız, o kadar uzağı görürsünüz, o kadar kültürlü olursunuz. O kadar karanlıklardan kurtulursunuz. Ya karanlığa kök salanlar!.. Nefslerinin karanlığında kaybolanlar. Bilmeden bilmiş görünenler. Okumadan okumuş görünenler. Anlamadan anlamış görünenler. Haksızken haklı görünenler... Onca sıkıntılarına, imkânsızlıklarına rağmen, bilgiyi, öğrenmeyi seçen, yukarıda ismi geçen güzel insanların gayreti, örnek olur mu size? Tünelin iki ucu var. Bir ucu karanlığa, bir ucu aydınlığa gidiyor. Hadi! Siz de karanlıktan ışığa doğru bir adım atın. Siyahtan başka renklerin de olduğunun farkına varın. Beyazın o kadar da uzak olmadığını göreceksiniz. Hem de bir sayfa kadar yakın! Kendinize yeni bir beyaz sayfa açmak bu kadar zor mu?