Dostluk üzerine

A -
A +

Hepimizin kendine göre bir çevresi vardır. Bazılarına daha yakın, bazılarına daha uzak olduğumuz. Belki yüzlerce yakınınızın yer aldığı çevrenizdeki insanlardan, gerçekten kaç tanesi size daha yakın ki... Kaç kişiyle sırrınızı paylaşabiliyorsunuz, çok özel saydığınız derdinizi kaç kişiye anlatabiliyorsunuz. Ya da şöyle diyelim; sizin yerinize sizin kederinizi, gamınızı, sırrınızı, yükünüzü, suçunuzu, cezanızı çekecek, dost yoluna her değerinden vazgeçecek kaç kişi var... Eğer bir kişi bile var ise, bahtiyarsınız demektir. Ne güzel, siz gerçek dostu bulmuşsunuz o zaman!.. Büyük saadet içindesiniz. *** Ne demiş Aşık Kul Himmet: Seyyah oldum şu âlemi gezerim Bir dost bulamadım gün akşam oldu Kendi efkârımla okur yazarım Bir dost bulamadım gün akşam oldu... ..... Niye demiş ki acaba?.. Ya Mevlana hazretleri ne buyurmuşlar bu konuda: Ağladım her yerde hep ah eyledim, Gördüğüm her kul için dostum dedim. Herkesin zannında dost oldum ama, Kimse talip olmadı esrarıma. Dost bulmak, dost olmak öyle kolay mı? Bu sebeple asırlar boyu edebiyatımıza konu olmamış mıdır? Dostluk üzerine nice şiirler, hikâyeler, romanlar yazılmamış mıdır? Türküler, şarkılar söylenmemiş midir? Sezar bile çok güvendiği, hiç yanından ayırmadığı, sırlarını paylaştığı Brütüs tarafından sırtından vurulmadı mı? Dost bulmak öyle kolay mı? *** Tabii hakiki dostu bulmak da bir nasip meselesi. Büyük velilerden Hacı Bayram-ı Veli hazretleri beni gerçekten sevenler çadıra gelsin keseceğim dediği zaman etrafındaki onca kalabalık "Bu delirmiş!" deyip dağılmadı mı? Geriye sadece Akşemseddin hazretleri ile bir kadın kalmıştı. Dost olmak öyle kolay mı? Öyle kolay olmadığı için İbrahim aleyhisselam, Allahü tealaya oğlunu kurban etmeyi göze aldı. Allah'ın halili (dostu) oldu. Öyle kolay olmadığı için, Hz. Ebu Bekir radıyallahü anh, "Anam, babam, canım, sana feda olsun Ya Resûlallah" diyerek, her değerinden vazgeçti, sadık dost oldu. Sıddîk makamına ulaştı.. Dost olmak, dost bulmak öyle kolay mı? Siz buldu iseniz gerçekten büyük saadet içindesiniz.. *** Yunus Emre, Taptuk Emre dergâhına odun toplarken, hep odunun düzgünlerini getirdiği için, diğer talebeler rahatsızlık duyarlar, - Yapma Yunus, eğri odun getirmemiz hocamızın dikkatini çekecek derlerdi. Yunus da; - Ne yapayım elimde değil, bu dergâha eğri odun yakıştıramıyorum derdi. Bir gün Taptuk Emre diğer talebelerin Yunus'u çekemediğini hissedince hem Yunus'u hem talebeleri imtihan etmek için, - Atın şu Yunus'u dergâhımdan! Der. Böyle bir fırsat bekleyen talebeler emir de hocalarından gelince sille tokat Yunus'u dergahın dış kapısına sürüklerler. Hocaları Taptuk Emre hazretleri olanları uzaktan izlemektedir. Biçare Yunus olanlar karşısında şaşkındır. Yarı aygın yarı baygın başını kaldırır. Başı, kapı eşiğinden içeride kalmıştır. Sevinçle haykırır, - Elhamdülillah! Başım içerde kalmış ya... *** Dost olmak öyle kolay mı? Yunus'u Yunus yapan bu sadakat değil midir? Bu sadakati ve aşkı ile hakiki dostu bulmamış mıdır? Ne diyor âşık Yunus: Bir nazarda kalmayalım, gel dosta gidelim gönül, Hasret ile ölmeyelim, gel dosta gidelim gönül, Gel gidelim can durmadan, suret terkini urmadan, *** Araya düşman girmeden, gel dosta gidelim gönül... Araya düşman girmeden!.. En yakın bildiğiniz dostunuzu beyaz olarak vasıflandırın. Diğer dostlarınızı yakından uzağa skaladaki renklere benzetebilirsiniz. Diğer uçtaki siyah renge (buna içimizdeki siyah da dahil) uyan dostlarınıza gelince... Burada genellikle sevmediğiniz, zaman zaman size zarar veren ve düşmanlarınızla da dost olabilenler yer alacaktır. Beyazın zıttı siyahsa, dostun zıttı da düşmandır.. Yanlış anlamayın, maksadım asla insanları iki uç noktada yorumlamak değil. Sadece kelime manası itibarı ile arz ediyorum. Sizlere Yunus gibi katıksız beyaz dostlar ve dostluklar dilerim...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.