Festival curcunası

A -
A +

Ülkemizde, Kültür ve Turizm Bakanlığı onayıyla sosyal ve kültürel amaçlı, 850'yi aşkın festival ve şenlik düzenleniyormuş! Bu rakama, kurtuluş ve anma günleri, bienal ve resitaller, konserler, sportif müsabakalar ve özel kuruluşların düzenlediği etkinlikler dahil değilmiş! Ne güzel! Türkiye artık tanıtım ve reklam denen bir etkili aracın olduğunun farkına nihayet varmış. Köylüsüyle, şehirlisiyle ha bire festival düzenliyor. Öyle ya! Bu kadar medya aracının olduğu bir dünyada, sesinizi duyurmak için bir şeyler yapmalısınız. Sesiniz ne kadar çok çıkarsa o kadar gündemde kalıyorsunuz. Sinemadan tiyatroya, müzikten dansa ve karikatüre kadar belediyeler tarafından beldelerine canlılık kazandırmak amacıyla düzenlenen festivallerin yanı sıra, üzüm, karpuz, kiraz, kayısı gibi meyvelerin tanıtımı ve pazar payının artması amacıyla düzenlenen etkinlik ve şenlikler de yer alıyor. Bu festivallerle, tanıtımın yanı sıra halk ile sanatın buluşturulması ve her geçen yıl daha çok izleyici kitlelere ulaşılması amaçlanıyor. Niyet bu! Bu sebeple her geçen yıl festivallerin sayısı, hem çığ gibi büyüdü, hem de birbirleri arasında büyük bir rekabet halini almaya başladı. Fakat işin, bir de diğer tarafı var. Hadi elma, armut, portakal gibi ürün tanıtımlı şenlikleri bir tarafa bırakalım. Sonunda "kültür ve sanat" kelimelerinin yer aldığı festivallere gelince... Bunların bir çoğunun maksadından uzak yapıldığını görüyoruz. Onca paralar harcanarak getirilen, iki şık şık, üç tın tın ile şarkı söyleyip, sanat icra ettiğini sanan "sanatçı"larla(!) yapılan eğlencelerin sonuna bir de kültür ve sanat eklediniz mi, oluyor festival. Hem de kültür ve sanat festivali. Yapmayın! Kendi kültürümüzü, kendi ellerimizle öldürmeyelim. Kendi sanatçılarımızı, kendimiz katletmeyelim. Kendi sanatımızı, kendimiz yanlış tanıtmayalım. Adına şarkı eğlencesi deyin, pop etkinliği deyin, tanıtım organizasyonu deyin ama, ne olur bu tür faaliyetlere kültür ve sanat etkinliği ya da festivali demeyin. Eğer illa da yapılması gerekiyorsa o zaman, kültür ve sanatın icra edildiği, gerçek sanatçıların yer aldığı festivaller düzenleyin. Yoksa hem kültürümüze, hem sanatımıza, hem hakiki sanatçılarımıza yazık etmiş oluruz. Kültür ve Turizm Bakanımız Sayın Atilla Koç "10 şarkı bilmez kişileri sanatçı diye çıkaracaklarına, beldeler önce altyapılarını tamamlasın" ikazında bir daha bulunmasın. Belediyeler Birliği Başkanımız Sayın Aytaç Durak, bir daha, "İşin suyunu çıkarmasınlar, festivallerde yörenin tanıtımı kadar kültür ve sanatın yer alması mutlaka sağlanmalı" demesin! Değerlerimizi har vurup harman savurmayalım. Tabii bu iş için, aşağıdakilere görevler düştüğü kadar, yukarıdakilere de düşüyor. Bu tür etkinlikler, tanıtımlar, festivaller için, kriterler konmalı, kurallar geliştirmeli. En azından "Kültür ve Sanat" kelimesini hak ediyorsa müsaade edilmeli. Yoksa birkaç yıl sonra, Türkiye'de festival curcunası yaşanacak. Neredeyse her günü eğlence olan bir ülke olacağız. Biri etkinlik diyecek, diğeri festival diyecek, öbürü karnaval derken, Brezilyalılar bile ağzı açık izleyecek yapılanları, "bizi çılgınlıkta geçenler varmış" diye. İzleyecek ama!.. Kültür ve sanattan yoksun bir toplum olarak. Kendi değerlerinden uzaklaşmış bir millet olarak. Peki böyle olur muyuz? Böyle olmayacak elbette. Olmaması gerekir. Bunlar siyah varsayımlar. Bu kadar zengin tarihî değerleri ve geçmişi olan ülkenin sanatkâr ruhlu insanları, yüzyıllardır nasıl yaşattılarsa kültür ve medeniyetlerini, yine öyle yaşatırlar. Yaşatmalılar diye düşünüyorum. Bu benim beyaz temennim.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.