Kim kime dum duma

A -
A +

Durakta otobüs beklerken, bir arkadaşıma rastladım. Aynı şehirde yaşamamıza rağmen, uzun süredir görüşememiştik. İstanbul, öyle bir şehir ki, insanları adeta yutuyor. Bırakın başka semtte oturan yakınlarınızı görmeyi, aynı apartmanda oturanlar bile birbirini tanımıyor. ** Bununla ilgili bir arkadaşım ilginç bir olay anlatmıştı. Oturduğu apartmanda, bir gün bakmış üst katlardan birileri taşınıyor. Kamyonu kapıya dayamışlar. eşyaları yüklüyorlar. Arkadaş mahcup olmuş. Kendi kendine, "Yahu" demiş "Bu kadar yıldır bu binadayım. Kim hangi katta oturuyor, bilmiyorum. Taşınan komşular kimbilir kaç yıldır burada oturuyorlar ama, hiçbirini tanımıyorum. Bunca zamandır bir selam dahi veremedik. Bari birkaç eşyanın taşınmasına yardım edeyim de, hiç olmazsa son olarak komşuluk görevini yerine getireyim" diye düşünür. Taşınan eşyaların bir ucundan utana sıkıla tutar. Taşınanlar önce şaşırırlar ama yardım etmesine de itiraz etmezler. Ve sonunda eşyaların kamyona yüklemesi biter. Taşınanlar arkadaşa teşekkürler ederek giderler. Arkadaş da uzaklaşan kamyonun arkasından komşusuna yardım etmenin huzurunu yaşayarak bakar. Aradan bir hafta geçmeden apartmanda bir kıyamet kopar. Üst katlardan birinde hırsızlık olayı olmuştur. Tatilden dönen evin sakinleri evlerinin tamtakır olduğunu görünce, feryadı figan apartmanı ayağa kaldırırlar. "Hadi birkaç eşya olsa neyse de, evin tamamı taşınıyor kimsenin ruhu bile duymuyor. Bu nasıl komşuluk, bu nasıl komşuluk!.." diye bağıran kadının sesi apartmanı çın çın çınlatıyormuş. Arkadaş, bu olayı duyduğunda daha bir mahcup olmuş. Çünkü hiç tanımadığı komşulara yardım edeceğim, komşuluk hakkını yerine getireceğim diye, meğerse evi soyan hırsızlara eşyaların taşınmasında yardım etmiş. Tabi esas komşular tatilden dönüp feryadı basınca, bu vesile ile asıl komşularıyla tanışmış. Maalesef birçok apartman sakininin durumu, bundan pek farklı değil. Ehh!.. Böyle komşuluk ilişkisine ne demeli bilmem. ** Çook önceleri böyle değildi ilişkiler. İnsanlar birbirleri ile selamlaşır, hal hatır sorarlardı. Herkes birbirinin derdini, sıkıntısını dinlerdi. Kim aç, kim tok, kimin hastası var, herkes bilirdi. Bırakın apartmanı, bırakın sokağı, mahalle sakinleri birbirlerini tanır, hürmet ederlerdi. Mahalleye bir yabancı gelse hemen bilinirdi. Nerden geldi, neden geldi, ne zaman geldi hırlı mı, hırsız mı, sorulur öğrenilirdi. Böyle bir ortamda, bir yabancının farkedilmeden bir şey yapması mümkün olur muydu hiç? Komşuluk bunu gerektiriyordu. Eee! Ne de olsa komşu komşunun külüne muhtaçtı. Atasözleri boşuna söylenmemişti. Sevgili peygamberimiz "komşusu aç iken tok yatan bizden değildir" buyurarak, komşuluk ilişkilerinin ne kadar önemli olduğunu, ne güzel izah etmişler. İnsanlarımız eskiden bu hadisi şerife uygun yaşamak için adeta birbirleri ile yarışırlardı. O gün göremedikleri komşuları olunca, acaba hasta mı oldu, öldü mü, kaldı mı araştırılır, ziyaretine gidilir, ihtiyaçları varsa giderilirdi. İnsan, o zaman insan olduğunun farkına, hazzına varıyordu. İnsan olmanın şerefini yaşıyordu. Şimdi mi? Nerdee o günler? Bırakın birbirimizle ilgilenmeyi, birbirimize selam vermeyi bile çok gören bir toplum olup çıktık. Bir şeyler oldu bize. Önce yabancılaştık. Sonra da birbirimize yabancılaştık. Şimdi ise birbirlerine çok uzak, yanyana yaşayan bedenler güruhu olduk. Adab-ı muaşeret, iltifat-ı nas ile yücelir cemiyet, Terkedince adabı, oldu birbirine yabancı bir kemiyet. Yaa işte böyle. Biz daha çook eşya taşırız çook!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.