UNESCO, 2007 senesini "Mevlâna Yılı" ilan etti. Böylece "Mevlâna Celaleddin-i Rûmi" Hazretleri dünya kültürünün de bir parçası oldu. Konya, 2 milyon yerli ve yabancı misafiri ağırlamak için hazırlanıyor. Mevlâna, büyük velî... Kalbindeki sevgi o denli büyük ki, dışarılara taşmış, dış ülkelerdeki insanların dahi gönlünü fethetmiş. Mevlâna olgusu, İslâm kültürünün, anlayışının dışa açılan penceresi, gülen yüzü olmuş. Mesnevi'sinde bazen öyle derin ifadeler kullanmış ki, onu anlamak için, ancak o hâlde olmak gerekir. O ilimde olmak gerekir, o olgunlukta olmak gerekir. Acaba biz yeteri kadar anlayabildik mi onu? Doğru tahlil yapabildik mi söylediklerini, yazdıklarını, ima ettiklerini?.. Mevlâna hazretleri bugün hayatta olsalardı, acaba "Beni doğru anlamışsınız!" der miydi? Hep merak etmişimdir. Bakın ne diyor mısralarında, bütün dünyanın sevgisini kazanmış büyük veli Mevlâna: Duy şikayet etme de her an bu ney, Anlatır hep ayrılıklardan bu ney. Der ki feryadım kamışlıktan gelir, Duysa her kim, gözlerinden kan gelir. Ayrılıktan parçalanmış bir yürek isterim ben, derdimi dökmem gerek... Hiç değil feryadıma sırrım uzak, Nerde bir göz, nerde bir candan kulak? Olgunun hâlinden ah! Anlar mı ham? Söz uzar, kesmek gerektir vesselâm... ..... "Ney" sözcüğü divan edebiyatında ve tasavvuf şiirlerinde sıkça kullanılır. Ney; "Klasik Türk Müziği'nde yer alan, kaval biçiminde, kamıştan yapılma bir üfleme çalgısıdır." Böyle yazıyor, Türk Dil Kurumu sözlüğünde. Yani içi boşaltılmış, iki ucu açık kamıştan yapılmış bir çalgı. Nasıl üflerseniz öyle ses çıkarır. Tasavvuf edebiyatında, teşbih, cinâs çok kullanılır. Mesnevi beyitlerinde "Ney" ile anlatılmak istenen sanki başka bir şey var. Mevlâna burada kendisini "Ney"e, benzetmektedir. "Ney" gibi boş olduğunu, bir varlık gösterebiliyorsa, zuhur eden her şeyin "Hakk"ın eseri olduğunu imâ etmektedir. Kendi duygularının sesini, yüreğini parçalayan "Hakk"a olan ayrılık acısını, ona kavuşma arzusunun feryâdını, ancak içini dolduracak nefesin gücüyle gösterebilecektir. Yoksa "Ney", sadece boş bir kamıştır, ne düşünür, ne feryat eder, ne ayrılık acısı hisseder. Yani "Mârifet neyde değil, neyi üfleyende" mi demek istiyor acaba? *** Boş bir kamış gibi olmak. Sadece üflendiği kadar varlık göstermek... Sadece üfleyenin eseri olmak. Zerrelerine kadar tabi olmak. "Ney"in ne olduğunu iyi anlayan, "Ney"in neye feryat ettiğini çözer. *** Büyük velileri anlamak, öyle kolay değil. Bizler ham insanlarız, anlayamayız olgunun halinden. Sevmek daha kolay, sevilmeyi hak etmek için gayretiniz varsa. Anlamak zor! Neyi sevmek istiyorsanız, kalbinizi ona döndürmelisiniz. Dönmenin işareti, sevdiğinize olan inancınızdır. Söz ile değil, gönülden sevmeniz dileği ile büyük veli Mevlâna'nın vasiyetini arz ediyorum: "Ben size, gizli ve aleni olarak, Allah'tan korkmanızı, az yemenizi, az uyumanızı, az söylemenizi, günahlardan çekinmenizi, oruç tutmaya ve namaz kılmaya devam etmenizi, daima şehvetten kaçınmanızı, halkın eziyet ve cefasına dayanmanızı, avam ve sefihlerle düşüp kalkmaktan uzak bulunmanızı, kerem sahibi olan salih kimselerle beraber olmanızı vasiyet ederim. İnsanların hayırlısı, insanlara faydası dokunandır. Hamd, yalnız tek olan Allah'a mahsustur. Tevhid ehline selam olsun..." Mevlâna'nın sevgisi üzerinize olsun. Her ne kadar sürç-i lisân ettikse affola...