Uçurumdaki eller

A -
A +

Eskilerin eskimez bir sözü vardır. "Marifet iltifata tabidir" derler. Yani yeri geldiğinde takdir edin ki, işi yapan, bütün hünerlerini göstermek için daha bir gayret göstersin. Marifet yolu açılsın. -Sen bu işi yapamıyorsun! Olmamış! Becerememişsin! Sende bu kabiliyet var mı ki? Sen neyi yapabilirsin ki? Hadi yaa, sen de! Ya da; - Senin bu işi yapacağını biliyordum zaten! Tam istediğim gibi olmuş! Başarmışsın! Sende ne kabiliyetler varmış meğer! Sen marifetlisin. Daha da iyisini elbette yapabilirsin. Hadi bakalım göreyim seni! Gibi sözleri hep duymuşuzdur. Hayatın içinden cümleler bunlar. Bazıları öyle anlatır ki her yer kararır sanki, her şey mahvolmuş sanırsınız, aynı olayı bir başkası anlatır her şey güllük gülistanlık... Oh be! Dersiniz. Her ikisi de aynı şeyi anlatıyor aslında ama, anlatım şekli farklı. İnsan bu, her iki yolu da kullanıyor. Tercih meselesi. Kimi, bardağın yarısı boş diyor, kimi, yarısı dolu. Biri soğuk geliyor insana, diğeri sıcak. Biri siyah görünüyor, diğeri beyaz. İnsanları kaybetmek ya da kazanmak iki dudağınızın arasında. ll 1993 yılıydı. Şanlıurfa'ya yapımcılığını üstlendiğim bir filmin çekimi için gitmiştim. Şanlıurfa'nın tarihî yapısı, bu film için uygundu. Germiş köyündeyiz. Senaryoya uygun bir ev mekanı arıyoruz. Bulamadık. Ne yapsak derken... - Abey bir de bizim eve baksanız diyen, arkamdan gelen sese döndüm. Orta boylu, sıska, meczup haldeki sesin sahibi delikanlıyı inceledim. 17-18 yaşlarındaki bu genç, sanki suç işlemiş bir insan edasıyla utana sıkıla, başını önüne eğmiş yanımda duruyordu. Adı Mehmet'miş. Gittik. Evi gördük. Tam aradığımız özellikte idi. Filmimizin bazı sahnelerini orada çektik. Bu ara delikanlı ve ailesi ile tanıştım. 8 kardeşli bir aile. En büyükleri de bizim Mehmet. Bizim diyorum çünkü, yapılan işlerde o kadar yardımcı oluyordu ki, setten biri gibiydi. Orada bir şey daha fark etmiştim. Mehmet'in ve ailesinin gözlerindeki çaresizliği. Film çekiminin son günleriydi. Mehmet yine utana sıkıla o mahcup haliyle geldi. Sanki bir şeyler söylemek ister gibiydi. Ona konuşması için cesaret verdim; - Söyle Mehmet. Sen en başarılı adamımız oldun. Maşallahın var, deyince, Mehmet gözlerimin içine baktı, gözleri güldü, sonra içini dökmeye başladı. O çaresiz bakışların sebebini sıralayıverdi. - Abey, size bir şey diyeceğim ama, buraları gördün. Ne iş var, ne güç var. Ne tarla var, ne meslek. Burada kalsam ağaya karın tokluğuna çalışacağım. Ya da PKK gelip götürecek. Bazı parasız, işsiz gençler gidiyorlar. Kalmasam gidecek yerim, mesleğim yok. Ne yapacağımı şaşırmışım. Biz bitmişiz. Siz okumuş, bilgili insansınız, bana bir akıl verseniz ne yapayım? Mehmet'e baktım uzun uzun. Uçurumun kenarında düşmekle kalmak arasında bocalayıp duran çaresiz bir insandı karşımda duran. Temiz bir gençti. Elinden tutulsa, belki bir hayat kazanılmış olacaktı. Lise yıllarımı hatırladım. Okulun en başarılı öğrencilerinden biri olmama rağmen, o zamanın parası ile 250 lirayı bulup üniversite imtihanına girememiştim. Öğretmenlerim "sen mutlaka girmelisin" diyorlardı. Onlara param yok, diyemedim. Hayat işte! Varla yok arasında bir şey... Bazen de ummadığınız bir el çok şeyleri değiştiriveriyor. -Gel dedim Mehmet'e. İstanbul'a gel. Ben yardım edeceğim sana. Mehmet'in gözleri açıldı, parladı. Sevinçle ellerime atıldı. Sevinçten ağlamaya başladı. Onun hıçkırık dolu ağlamasını duydukça içim burkuldu, yüreğim sızladı. Kalktım, arkama bakmadan yürüdüm benim de ağladığımı görmesin diye. Sonra Mehmet İstanbul'a geldi. 6-7 yıl kaldı. İnsanlarla diyaloğu, konuşmayı öğrendi. Çekingenliği gitti. Daktiloyla yazmayı, telefonla konuşmayı öğrendi. Şimdi mi? Mehmet Şanlıurfa'da bir resmi dairede iş buldu, evlendi, çoluk çocuğa karıştı. Ya diğer Mehmetler! Eğer onlara iyi eller uzanmazsa zamanında, karanlık eller uzanacak. Çaresizlik içinde, uçurumun kenarında, uzanacak bir el, bir ilgi, iltifat bekleyen, elinden tutulacak o kadar çok Mehmet var ki! Bir iltifat görseler, marifetlerini gösterecekler! Ya siyah, ya da beyaz olarak!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.