Yaprak dökümü

A -
A +

Sonbahar... Şairlere, yazarlara ilham olmuş bir mevsim. Mevsimin özelliğinden midir nedir? Sonbahar deyince genellikle ilk akla gelen hüzün oluyor, ayrılık oluyor, yalnızlık oluyor. Rüzgar, bu mevsim bir başka eser. Koparıcı ve haşin bir kimliğe bürünen rüzgar estikçe, önüne kattığı yaprakları sürükler götürür. Artık kuru dallarından başka verecek yaprağı kalmayan ağaçlar inim inim iniler. Uğultuları, feryatları kulaklarınızda ıslık çalar adeta. "Verecek hiçbir şey kalmadı, içimdeki candan başka, onu da al, onu da al..." der gibi ağlarlar sanki. Kavrulmuş yapraklar, bir o yana, bir bu yana hışır hışır savrulurken, sanki içimizden de bir şeyler yaprak yaprak uçuşup gider. Bir hüzün kaplar içinizi. Hasret mi, vuslat mı, hicran mı?.. Tükeniş mi, yeniden doğuş mu? Kavrayamazsınız. Tıpkı yapraksız kalmış ağaçlar gibi, kendinizi yapayalnız hissedersiniz. Kalabalıklar içinde yalnız yaşayan, kimsesiz garipler gibi... Bir hazan oldu, kavrulan sinemde kalmadı nefes Yaprağım yok, ey rüzgar, artık ne yandan esersen es! Nerede o etrafını saran yapraklar, nerede o çiçekler, meyveler? Ve gölgesinde oturup dinlenenler, şaşaalı dönemler, nerede? Hepsi bir mevsimdi, geldiii geçti. *** Mevsimleri insan hayatına benzetiyorum. İlkbaharda filizlenen ağaçlar, bitkiler, yeni doğan bebekler gibi, güçlü sürgünleri ile yeniden doğuşun canlılığını mevsime yansıtırlar. Yeşilin en açık tonu, en güzel tonudur büründükleri. Cıvıl cıvıl hayat dolu. Tıpkı bebeklerin doğumu gibi sevinçle kutlanır baharın gelişi. Daha sonra sürgünler uzar, çiçekler açar, yapraklar çıkar. Rengarenk çiçeklerle bezenen ağaçlar, gelinlik kızlar, damatlık delikanlılar gibi cezb eder etrafını. Kelebekler, arılar, bin bir türlü böcekler, dört döner, gözleri kamaştıran, bu güzellikler karşısında. Tıpkı insanların gençlik yılları gibi... Sonra çiçekler dökülür meyveler oluşur. Hasat zamanına kadar, ağaçlara özel ilgi, bakım gösterilir. İlaçlanır, çapalanır, gübrelenir. Daha çok verim almak için. İnsanların da olgunluk dönemi, en verimli olduğu, ilgi gördüğü zamanlar değil midir? Yaz gelir, meyveler hasat olur. Hasata kadar yoğun ilgi gören ağaçlar, hasattan sonra meyvesiz kalınca, kendi haline bırakılır. İnsanlar da iş hayatı içindeki verimlilikleri bitince, yavaş yavaş toplumdan tecrit olmuyorlar mı? Ve sonunda sonbahar gelir, yaprak dökümü. Esen her rüzgar, yaprak yaprak bitirir o koca ağacı. Bir kuru dal kalır geriye. Ve hayalden mevsimler... Bazen sinenizde bir rüzgar, öyle sert eser ki, sonbahar rüzgarına taş çıkartır. Estikce birşeyler alıp götürür. Bazen sağlığınızdan, bazen sevdiklerinizden, hatta bazen de sizi, sizden söküp götürür. Geriye bir rüzgar kalır, nerden estiğini anlayamadığınız, bir de, sanki yaşadım dediğiniz hatıralar... Ağaç için sonbahar neyse, insan için de ihtiyarlık o. Adı üstünde sonbahar. Yani baharın sonu. Ha, baharın sonu, ha, yolun sonu. Ha başlangıcın sonu. Bir "son" var ya gerçek olan o. Başlayan biter, doğan ölür, mutlak olan "son", bir gün gelir seni bulur. Ve nihayet kış gelir. Tıpkı bir kabir hayatı gibi. Çıplak kalan ağaçlara, yağmur yağar, kar yağar, don vurur. Soğuk, karanlık, ıslak zeminde, cansız yatan beden gibi. Yunus Emre hazretleri ne güzel söylemiş: Geldi geçti ömrüm benim, şol yel esip geçmiş gibi, Hele bana şöyle gelir, şol göz açıp yummuş gibi Yaşınız kaç olursa olsun, şöyle gerilere doğru bir bakın. Onca yılı nasıl yaşamışsınız. Sıkıntılar, üzüntüler, sevinçler, eğriler, doğrular... Daha dün gibi gelmiyor mu o yıllar? Göz açıp kapayıncaya kadar geçivermiş gibi... Ya!.. İnsanın kıymetini bilemediği, yerinde kullanamadığı, harcayınca bir daha asla geri gelmeyen en önemli hazinesi; ömür. Yani hayatta iken kullandığı zaman. O da gelip geçiveriyor işte. Hayat, tıpkı bir hayal gibi değil mi? Sanki yaşadık!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.