Eski açık "Bordo" desene

Bordeaux maçına 3-4 gün kalmış... 3-4 gün önce de bu takımın yabancıları dahil seyahat etmiş ve milli maç oynamış... Sahada turşusu çıkmış bir takımla, gücünü iyi ayarlayabilen ve doğru mücadele eden rakibi arasında G.Saray'ın klas ve kalite üstünlüğü ortadan kalkmış. Bu durumda, nasıl cendereye düşmezsiniz?.. Zaten sağ tarafta Sabri ve Barış yan yana oynadığı zaman çok enerjik ama kafası kopmuş tavuk gibi sağa-sola koşuşturan ve takımı olumsuz etkileyen iki darmadağınık oyuncu var. Sol tarafta da Arda frene basmış. Buna rağmen bulunan 3 golü, Baros çerçeveye atamayınca kayıp kaçınılmaz oldu. Şartlar, Mehmet Topal'ı bir kez daha sol tarafa atınca ortanın boşaldığını, rakibin yürüyerek bile etkili geldiğini görmek için kenarda olmaya gerek yok, televizyonda seyrederken bile tedbir alınırdı. Fatih Ceylan'ın ne kadar doğru bir transfer olduğu gittikçe görülürken, G.Saray'ın kulübesinin bile oyuna bir şeyler eklemekten aciz olduğu ayan beyan ortadaydı. Aydın, oyuna giriyor ve Barış kadar top kaybetmeye devam edip sürekli faul yapıyor. Mehmet Güven 8 dakikada nasıl itebilir ki ileriye? Ümit Karan'ı ise hiç sormayın, takımı adına bir katkı yapamadığı gibi, oynamayarak bildiğini de unutmuş. Hakeme gelince... Yardımcının bir sorunu vardı herhalde. Zitouni-Meira birleşmesinde yanıltmaya yönelik hareketten ikinci sarıyı buldu ve kırmızı kartı çıkardı. Sonra kırmızıyı geri aldı, ardından sarıyı geri aldı ve yeni bir sarı çıkarıp Meira'ya gösterdi. Atışın da yönünü değiştirdi hakem. Bu olabilir. Ama yardımcı, "Faulü Meira yaptı" diye uyaracaksa, niye bayrak kaldırmadı? Ve niye devam etti, koşan topla? Bunu Adil Sinem yaparsa, Oğuz Sarvan "Türkiye'de hakemlik ölmüştür" derken doğruyu söyledi galiba. Bu oyun anlayışının ve bu oyuncuların üç gün sonra tepeden tırnağa değişeceğini umuyorum. Yoksa, Antalya'da morardılar, Fransa'dan "Bordo" olup dönerler!..