Futbol Ankara'nın
kucağında
13 Mayıs 2009 01:00
Sakın ola ki futbolla siyasi hayatı ilişkilendireceğimi sanmayın. O kadar "enayi" değilim. Bilmem, bilsem de söylemem ve yazmam. Ucundan dokunurum, anlayan anlar. Benim sözüm hiçbir siyasi kimliği olmayanların, 40 yıllık siyasetçilerin daha beteri kadar "siyasi" davranışlar içinde olmaları. Siyasetin kucağına bırakılan bu haftanın lig ve play-off maçları gibi bir nesnenin içinden, futbolu temizlemek için "son bir hamle" planlayan Spor Bakanı Faruk Özak'ı bir yana koyup, Ankara'nın taşına tozuna "gurban" olabilecek bir futbol aktivitesinedir sözüm.
Futbolun nabzı Ankara'da atıyor bu hafta sonu. Hem de takır takır, öyle pıt pıt değil...
Bu gece İzmir'de oynanacak finalin ardından Ankara'nın siyasi kulislerinde bir hayli çılgın bir hareketlenme olacak.
Lider Beşiktaş Ankara'da. Pazar gecesi Ankaragücü ile "derin devlet' için bile problem olacak bir maça çıkacaklar. Biri düşebilir, diğeri zirveye takla attırabilir. Bursaspor ise Trabzon'da ama Ankaragücü ile "kanka" durumlarından dolayı Bursa'nın ünlü "Teksas" tribününden bir tümen gelecekmiş Ankara'ya, sırf Ankaragücü ile "dayanışmak" için.
Beşiktaş'a çifte cephe yani...
Sivasspor ise iki gündür zaten Ankara'da. Kızılcahamam'da "stres kampı" yapıyor Bülent Uygun, otobüsle gönderdiği 150 bin lirayı geri almanın mutluluğu ile ama adının Ergenekon olayına karışmasına bağladığı üst üste gelen iki mağlubiyetin ardından.
Hacettepe ile oynayacaklar, üstelik averaj lazım Sivas'a.
Denizli ayakta, "Niye Hacettepe-Gençlerbirliği maçı sondan üç önceki hafta oynanıyor ve Galatasaray'ı yenebilen Hacettepe abisi Gençlerbirliği'ne teslim oluyor" diye.
Bank Asya'nın üçüncü takımı da Ankara'da aranıyor...
Kasımpaşa Başbakanın "mahalle" takımı olarak görülüyor. Karşısında İzmir'le hiç geçinemeyen bir İzmir takımı var. Altay, Federasyon Başkanının eski takımı. Gelse bir dert, gelmese iki...
Karşıyaka-Altay-Kasımpaşa üçlüsünün dışında kalan Boluspor buraların en problemsiz takımı. Yani "çıkmasa da olur" gibi bakılacak tek takım. Ya da "çıksın da dedikodu olmasın" denebilecek tek takım.
Biliyor musunuz Göztepe de Ankara'da. Karşıyaka'ya destek için değil, kendi takımlarının dışında, kalan tüm eforu Karşıyaka'nın rakibine harcamak için.
Bütün bu taraftarlar üç gün boyunca Ankara'nın sokaklarında olacaklar, yöneticileri kentlerinin milletvekillerini arayacaklar, yerel medyalar orada cirit atacaklar.
Galatasaray da bir Ankara takımını ateşe göndermek için ter dökecek, Ankaraspor kendini kurtarmak ve garantiye almak isteyecek "Ankara'nın en siyasi kimliği" Melih Gökçek'in şemsiyesi altında.
Öte yandan otel lobilerinde Hacettepe'yi satın alıp kendini lige atmak isteyenlerin valizlerindeki paralar ile teşvik ve şike bavulları birbirine karışacak. Çantacılar kol gezecek üç gün Ankara'da...
Bir de "sizin maçın hakemini ayarladım" diyerek parayı alıp stadın otoparkındaki arabanın bagajına koyan, kazandıklarında cebe indiren, kaybettiklerinde ise "namussuz hakem maçı satmadı, parayı almadı" diyerek geri veren "berbat Süleyman" kılıklı aracılar da fink atacak.
Bakın, iyi bakın...
"Hakem maçı satmadığı için namussuz" deniyor...
Siyasilerin hiç haberi olmadan haberler ve balonlar havada uçuşacak. "Bizim parti il başkanı spor bakanını aradı" veya "Bizim milletvekili Başbakana Federasyon Başkanını arattı" balonları da cabası.
Umut pompalanacak üç gün...
Anlayacağınız, siyaset spora bulaşıyor ama spor daha fazlasını yaparak siyasete balıklama dalıyor...
Bu hafta sonu...
Galatasaray'ın siyaseti
Galatasaray'daki durum farklı değil...
Schuster pişirilirken, Laudrup ile gizli bir görüşme ve ardından Bülent Korkmaz'a destek...
Liseli rahatsız. "İyi ki varlar" dediğim o bizim "kafatasçılar" çok kızgın
başkana.
Kongrede Liseli oranının düşmesinden, bir başkana "beyaz mendil sallatan" birinin aktif yönetici olmasından, o yönetici olduğundan beri seyirci yüzünden birçok kez sahanın kapanmasından, Adnan Sezgin'den, Her şeye rağmen bu camianın bir değeri olarak görülen Bülent Korkmaz'ın Lincoln tarafından harcanmasına göz yumulmasından, Feldkamp tutumundan, sahanın durumundan çok rahatsız, Liselilerin yönetimde pasifize edilmesinden...
Benden söylemesi...
Bizim kafatasçılar bu kadar çok şeyden rahatsız olurlarsa... Bir yönetim asla rahat edemez!..
Fair-play siyaseti
Bir güzellik kurban gidiyor futbolun kirli ve tozlu kavgasına...
Türkcell'in "kurumsal iletişim ve ilişkiler uzmanı" Emre Ayan ile birlikte oldum hafta başında bir vesile ile. Türkcell'in para ödüllü "fair-play puan cetveli"nin ne durumda olduğunu sordum.
Kartlara, seyircisiz oynama veya tarafsız sahaya alınma, hak mahrumiyeti gibi konulara "eksi puan" sistemi ile yapılan bir puan cetvelinin durumunu sordum.
Her hafta niye yayınlanmadığını, niye öne çıkarılmadığını sordum.
Bunun için çalışıyorlarmış...
Düşünebiliyor musunuz, Fair-play puan cetvelinde Hacettepe veya Kocaelispor lider oluyor, Galatasaray veya Fenerbahçe küme düşüyor.
Para ödülünü düşenler alabiliyor.
Müthiş bir projenin peşindeyim...
POST-İT
Bülent Korkmaz'ı ve tabii ki bir teknik patronu, üstelik kulübün sembol bir ismini, ne idüğü belirsiz bir Brezilya köylüsüne yedirirken kulübün etik değerini de ayaklar altına aldıran, bu hengamede Hasan Şaş'ı bile mundar ettiren yönetime ağır tepki var.
Avrupasız kalınırsa bedeli ağır olur...
Lise bu yönetimi yıkar...
Benden söylemesi...
S-ÖZ
"Siyaset, yalanı doğru gibi söyleyebilmektir, siyasetçi ise buna kendi bile inanan adamdır..."
>> Bu takımı Ersun Yanal kurdu ama sadece iki haftadır herkes kendi yerinde oynuyor. Colmann ortada, Ferhat sağda, Tayfun göbekte. Demek ki kurmak başka, oynatmak başka...