İyi hocanın tilkileri kuyruksuz dolaşır...

A -
A +
Öyle bir ligimiz oluştu ki; 60'lı puanlarla şampiyon olabilmek mümkün olabilir, 40 puanlarla küme düşülebilir. Bu bir cazibe oluşturuyor. Aynı zamanda makasın daraldığı anlamına da geliyor. Bir galibiyetle düşme hattından çıkılabilen, bir yenilgiyle tüm Avrupa şansını kaybetmenin mümkün olduğu bir lig yaşıyoruz. Aragones ve Skibbe bu mantığın acemisidir. Mustafa Denizli ise kurdudur. Bilmem anlatabildim mi ne demek istediğimi. Yetmediyse buyurun ana yazıya... Ligimiz tam bir çetrefil durum arz eder oldu. Üstte kopma yok, bir kazanan kendini potada buluveriyor. Bir kaybeden de bir bakıyor ki tüm rakipleri de kaybetmiş. Altta kopma var derken en alttaki en üsttekilerden birini rakibinin sahasında beşleyebiliyor. Diğeri ise 7 yiyip 3 atabiliyor bir hafta sonra. Oraya bulduğunuz üçüncü adaylardan birisi Trabzonspor'u Avni Aker'de darmaduman ediveriyor. Onun hemen omuz başındaki Ankaragücü ise deplasmanda puan topluyor. Buna bakarken yukarıdaki takımların arasında iki adet "ayağı yere basan" takım bulabiliyorum. Sivasspor ve Beşiktaş... Neden?.. "Bana göre"lerimi açıklayayım... Bu iş; Türk gencinin anlık reflekslerini kontrol edebilmek, duygusal çöküntü ve patlamalarını kontrol edebilmekle ilgilidir. Takımın içindeki yabancılar ile Türk gençlerinin doğru harmanlanmasına bağlı bir başarı skalası kovalanır bu işte. Yani; malzemesi insan olan bir grubu sevk ve idare etmek, ancak bir grup Türk gencinin kontrol edilebilir olması ile ilgilidir. 7 attığı bir maçın ardından gelen bir maçı farklı oynar o. Bütün iyi niyetine rağmen farklı düşünceler içinde hazırlar kendini. Bordeaux karşısında iyi oynar ve ardından "profesyonellik" kavramlarına takla attırır kafasında. Siz istediğiniz kadar anlatın, o sonuncu takımı küçümser. En önde iken çıkar Avni Aker'e ve "nasıl olsa yenerim" der ve yenilir. Rakibinin ne kadar iyi oynayabildiğini fark edemez. Burada bütün iş o teknik direktör dediğimiz zevata kalır. İşte onun kafasındaki "profesyonellik kavramı" ile bizim Türk gencinin veya oyuncu tayfasının "profesyonellik kavramı" çatışma içine girer. >> Profesyonellik nedir?.. Profesyonellik nedir?.. "Profesyonellik bir işi belli bir ücret karşılığında oluşturulan bir akit ile yapmak" değildir... Profesyonellik "bir işi her türlü olumsuz gelişmeye rağmen eksiksiz yapmayı sürdürmektir." Kocaelispor daha profesyonel değil midir bu tanıma göre?.. Ya da Denizlispor?.. Düşerken aslanlar gibi oynayabildikleri için düşmeyebilirler... Aragones dedemiz bunu bilmez. Öğretisinde yoktur kariyerinin. Bu nedenle takımını derleyip toparlayabilmesi mümkün değildir... Skibbe bu konuda hayli acemidir. Leverkusen değildir G.Saray. Ondan biraz daha fazla duygu yüklenen bir takımdır. Öne geçen Sivasspor'un hocası Bülent Uygun ve onu izleyen Mustafa Denizli bu işi kotarmaya en yakın olan isimlerdir. Çünkü onların kafasındaki tilkilerin kuyruğu yoktur. Birbirlerine dolaşmasın diye kırk tilkiyi kafalarının içine atarlar ve orada dolaştırıp dururlar... Bu ikiliden sistemin koruduğu Bülent Uygun bir gün daha stajyer kalabilir. Ancak her hafta üstüne koyarak gelen, artarak yükselen Mustafa Denizli'nin takımı ligin en önüne tek adayımdır artık. Denizli geldiğinde bunu söylemiştim, Yusuf gelince seslendirdim, şimdi açıkça söylüyorum. Beşiktaş'ın önlenemez yükselişi başlamıştır... Ben Beşiktaşlı filan değilim ama kılavuzu gördüm ki, arkasında bir köy var... Hocasını 5'lik olduğu gece ameliyat masasına yatıran G.Saray yine en yukarılara doğru yürüyecektir. Hocasına müdahale edemeyen ve başarısızlığı sindirmeye çalışan F.Bahçe ise iyice geç kalmaktadır. Ligin mayıs ayı şablonu bu öğretiler yerine oturacaksa iki stajyer hoca Yanal ve Uygun'u arkasına almış bir kurt işaret etmektedir. O da Mustafa Denizli'dir... Operasyon sonrasındaki G.Saray orayı zorlar... İşte benim mayıs ayı senaryom... >> Tırlamaya devam ediyorum Türk Androloji Derneğinin Bayer tarafından desteklenen "ücretsiz sağlık taraması" devam ediyor. Bugün Urfa'dayım. Bu gece sıra gecesi yaşıyorum. Yarın Adana'ya geçiyorum. Stat önlerinde ve belediyenin bize tahsis ettiği en merkezi yerlerde ücretsiz sağlık taramamız devam ediyor. Daha çeyreği dolmadan 10 bin kişiyi geçtik. Oralardayım... Gelin, konuşalım ve görüşelim... Duanızı almaktan başka hiçbir gayemiz yok... >> Alan da gaçan mı?.. Daha böyle çok hafta oynanacak. Bir çuval puan kazanan takımlar çıkacak ortaya. Mesela önümüzdeki hafta Kadıköy'de bir Sivasspor maçı var. Kim kazanırsa kazansın o gece sahada olmayan birileri kazanacak. Beraberlikte herkes kazanacak sahada olanlardan başka. Enseyi karartmanın hiç gereği yok. Sadece ligin şampiyonluk barajı düşüyor ve düşme barajı yükseliyor. Birkaç gün sonra bir de bakarsınız Bursaspor Kocaelispor'u yenip ateşe atmış, Hacettepe fark yemiş, G.Saray yenmiş, Sivasspor yenilmiş olabilir. "Alan da gaçan mı" yok bu sezon... Bir de bakarsınız yarın G.Saray tur atlamış, hafta sonu ise ligin tepesi bir de bakarsınız "kafa kafaya" gelmiş. >> POST-İT Haber Türk kanalında Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal var ve ekranın altında da bir yazı: "Beşiktaş'ın en büyük sorunu ne?.." Bizim Medialand Genel Müdürü Atacan Trnova ekranda verilen adrese mesaj atmış bana gösterdi sonra. Meğer bu güzel ilçenin en büyük sorunu "Delgado'nun seyahat seçmesi ve Holosko'nun sakatlığıymış." >> 5 kere 5: 1 kelle Geçen sezon Galatasaray'ı 5'lemişti Bayer Leverkusen. O gece "işte hocamız" kararını içinden vermişti yönetim. Biraz beklemiş ve 5 golün mimarını transfer etmiş ve elindeki kısıtlı imkanlarla 5'lik olan ekibi yıkmıştı... Gün geldi devran döndü... 5 atan hoca içerde 5 yemişti bir gece... Ve o gece ansızın boş bir giyotine uzatılacak bir kafa arayan Galatasaray Yönetimi buluverdi o kelleyi. Skibbe gitti... 5 atarak gelen Skibbe 5 yiyerek gitti... >> S-ÖZ "Hayat bir alt beziyle başlar ve bir alt beziyle sona erer..." (Ümit Aktan) >> Bir takım skandal yaşattıysa, yönetim ve oyuncular gidemeyeceğine göre hocası gider doğal olarak. Kafası ve ruhu Galatasaraylı olamamış birkaç futbolcu da...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.