Bir büyük camianın "felaket" karşısında "acil durum" benzeri bir "akut" harekatı ve ardından gösterdiği "anlık refleks" Ali Sami Yen tribünlerinden sel olup akmıştı "Cengaver Bülent'in" üzerine. Sevgi yağmur gibiydi ve işin yarısını halletmişti Korkmaz. En azından "ölü toprağı" serpilmiş anlayış çime gömülmüştü çoktan... Tabii maçın soyunma odasında atılan bir golle yenik başladığını ve bunun üzerine bir başarı kovalamanın "imkansızı zorlamak" olduğunu unutmayalım. Rakip önce durduracağını belli etmiş ve öyle de girmiş maça. Zaten bir de bulmuş ve önde başlamış. Chamakh ile tek forvet ve bunun karşısında "saldırmanın kitabını yazmış olan" Bülent Hoca'nın "Korkmaz" takımı maça girmemiş, maça ve rakibe "girişmiş." Golün sonrası "Galatasaray bir atsa hemen üç olacak gibi" akıyor... Kısmetsizlik de üstümüzden akıyor.. Direkten dönüyor, İskoç etekli hakem Şenes'in gözü önünde Platini'nin takımı adına penaltıyı görmüyor, ardından Topal sakatlanıyor... Topal yok, Kewell var. Alın size riskin kralı. Ama belli ki ekose etekli uzun boylu İskoç hakemi de yenmeliyiz derken, dağlara taşlara toplar girmiyor... Sonra Arda buluyor golü ve benim sevindiğim yanı; hakemin bile bir şey diyemeyeceği bir golü sonunda üretmemiz. Ardından Kewell'ın sihirli sol ayağıyla geceyi ışıldatan ikinci golün "örümcekleri temizlemesi" ve köşeye asılmış "gece feneri", yani şimdiye kadar aldığı tüm parayı "helal" ettiren golü. Gol değil sol ayağından "çıkan lambanın..." cini... Seyirci gırtlağına çökmüş Bordeaux'nun ve öyle bir ikinci yarı bekliyor bizi. Ya hep ya hiç... Tam Bülent Hoca'ya göre... İkinci yarıda muhteşem oyunun muhteşem seyircisi; iyi oyunun, en doğru hocanın, Bordeaux maçında geçen yıl oyundan atılan Arda'nın iğne deliğinden geçen gollerinin tadını çıkardı ama dedim ya, İskoç etekli hakem diye... Ofsaytı vermez, oyunu kalene yıkar filan ve maçı eliyle alır rakibe verir. İşte o oldu... Son yediğimiz gol ofsayt mesela ve öyle bir golü bizim atmamıza izin vermezdi su acemi İskoç... Olsun... Eleneceksen bunu dene, böyle oyna ve elen... Ben buna razıyım... Diyorum ama "garibim sokak çocuğum Sabri'm" buna bile izin vermiyor... Dostlar... Dün gece yeni bir takım ve yepyeni bir "fenomen" doğdu: "Korkmaz Galatasaray..."