Olgun işini, basit kazancını düşünür

A -
A +

Mesela; Ailton olgun değildi ki, sadece kazancını düşündü ve vurdu gitti giderken.. Buradan yola çıkıp kimin olgun, kimin basit olduğunu ve camialarının ağzından salyalar akan iştahlarına ne denli cevap verebileceklerini kurcalayalım. Galatasaray bir top cambazı aldı.. Japonların "Hello Moto" adındaki yabancısı camianın zenci beklentisine cevap vermedi mi?.. Verdi.. Peki, sarışın beklentisine.. Veriyor.. Üstelik adam Japon.. Bir taşla bütün kuşlar yani.. Pazar günü "Haydi Maça" programında, Türkiye'de ilk kez yayınlanan görüntülerde Ronaldinho ile karşılıklı bir top alışverişleri vardı ki, stüdyo sirke döndü alimallah.. Sahada ne kadarını yapabilir veya ne kadarına izin alabilir bilinmez ama, adam sirklere layık bir Japon.. Ense, omuz, sırt derken duran topu ayak ile havalandırıp göğsünde dondurmak. Hepsi bu Japon'da.. Bir gün Anadolu'nun bir yerinde bir rakibi 8 kramponlu ayakkabısını ağzına sokana kadar tadından yenmez.. Adam ne ön libero, ne de on numara.. Olsa olsa ön numara veya on libero.. Bir de ahlâkını görelim bakalım, sonra karar veririz.. Ama, Şampiyonlar Ligi grubundan bir Japona bağlı kör umutlarla çıkmaya kalkışmak, hatta Olimpiyat Stadı gibi bir kaos ortamında başarı aramak, hayal ticaretinden başka bir şey olamaz bana göre... *** Beşiktaş, iyimserliğin doruklarında ve Konfiçyüs satıyor Beşiktaş pazarında.. Onlar çok iyimser.. Fazlasıyla iyimser.. "İyimser insan, ayakkabıları çalınınca, 'ayaklarım var ya', diyen insanmış" diyor Konfiçyüs. Beşiktaş'ta elle kolla bir Konya buluyor "ipek" gibi ve arkadan muhteşem bir destek ile 3'lük oluyor Yılmaz Vural'a.. Ricardinho hâlâ Ricardenyo durumlarında.. Acele etmeyelim.. Beşiktaş yine de en tepeye en adayımdır benim.. Diğerleri daha az aday gibi geldiğinden bana.. *** Fenerbahçe'nin bir şekilde delmeyi başardığı sistemin içinde "yabancılaşan" bir takıma sahip olan Sayın Başkan Aziz Yıldırım'ın; çok şükür, oyuncularını toplayıp bir konuşma yapamayacağı bir takımı oldu sonunda. "Tercüme et" demekle bu iş olmaz, büyü kaybolur. "İnsanların sahte para yaptığından daha kolay bir şekilde, sahte insanlar yaparmış para.." derler. Yalan mı? Defansı hepten yabancı olan bu takımın arkasında bir Türk kaleci, eğer sığdırılabilinirse, bir de Tuncay'ın yeri garanti. Şükrü Saracoğlu soyunma odasını şöyle bir hayal edin. Eskiden bir tercüman bulundurulur ve hocanın anlattığını yabancı bir - iki topçuya tercüme ederdi. Şimdi Türkçe bilen biri bulunacak ve hocanın kendi futbolcularına anlattığını bizim bir - iki Türk'e çevirip anlatacak.. Bir tuhaflık yok mu?. Çoğu yabancı olan bazı takımlardaki örnekler, örneğin Arsenal, Schalke gibi takımlar var ama onların dilleri enternasyonal ve oradaki Almanlar en azından İngilizce biliyor.. Ya bizim Rüştü ve Tuncay.. Bu tuhaflıktan başarı beklemiyor değilim ama.. *** Trabzonspor ise "Şimek" satmak istermiş meğer.. Bu adamı satmak, gözü kapalı dördüncülüğe atlamak değil midir?.. "Olgun insan, bilgeliğini saat gibi kullanır. Çıkarıp herkese göstermez, sadece ihtiyacı olduğunda başvurur." Marcelinho'nun da "burası neresi, ben nereye geldim arkadaş" diye deli danalar gibi dolanıp durduğunu haber veriyor kuşlarım... Aman dikkat... Ya bu çocuğa bir kafe, bir otel lobisi filan bulun, ya da Yattara ile acilen arkadaş olup gezmesine tozmasına izin verin. Yoksa.. Dördüncülük bile hayal olur.. ------ Malta Eriği Yarın maçımız var... Dışarıda 50 bin kişi, içerde ise 50 kişi olacağız. İki kere Malta'da milli maçımızı canlı anlatmaya gitmiştim. Hele ikincisinde, uluslararası bir eleme maçının oynanacağı sahanın, kendi özel arazisi olduğunu iddia eden biri açıktan "haraç" istemiş ve TRT olarak o zaman maçı sadece radyodan yayınlayabilmiştik. Cemal Saltık federasyon başkanı idi ve taşlanmış, tartaklanmıştık. Bayrağımız yırtılmıştı. Her türlü rezaletin içinde maç da 1-1 gidiyordu. Her şey ters giderken 80. dakikalarda Sedat topu öptü ve yere dikti. Gerildi.. Topa baka baka geldi.. Belli ki topla görüşmüş ve ona tembih etmişti ne yapacağını. Bir çaktı ki sormayın.. Hepimiz topu ağlarda gördük. Biz maçı, Malta ise iki yıl Avrupa'da herhangi bir ulusal yarışmaya girmeme cezası aldı. Yarın onun rövanşı var işte.. Takımda da birkaç Sedat-3.. Dışarıda da 50 bin kişi.. ------ POST-İT Alex, İstanbul'un en pahalı arazisine sahipmiş. Üstelik bunu almak için üste de büyük para almış. Kadıköy'ün en mutena yerinde, papazın çayırında 20 metrekare bir yer almış ve bunu alması için, üstüne 15 milyon dolar ödenmiş kendisine... BİR GENÇ FB'li. ------ 12 Adam!.. Onlar "dev adam" idiler.. "Dev" leri çıkardılar içinden... Ve Japonya'dan geriye "adam" olarak döndüler. "Dev" olmak için sadece uzun boylu ve iri yarı olmak gerekmiyormuş meğerse.. Çünkü o zaman "deve" olmak bir harfe bakar. "Dev" adamları burada bırakan "adamlar" için artık yeni bir beste gerekiyor. "Dev"ler Enbiey'de.. "Adam"lar yüreğimizde.. ------ S-ÖZ İnsanlığa yaraşan her şeyi sonuna kadar yaparım. Ama, daha fazlasını yapmaya kalkarsam insanlıktan çıkarım. ÜMİT AKTAN ------ Burayı Yüksel Aytuğ kardeşim için yazıyorum. Malum mektuplaşıyoruz!.. G.S. üç yıldır TAPON alıyordu, şimdi JAPON aldı. Nassı ama?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.