Cumartesi gecesi iki maçı üst üste koyma şansını verdi, bana bu garip lig maç saati zamanlaması... Fenerbahçe'nin üstünden bir saat geçmeden bir Galatasaray maçı yaşadım ki sormayın gitsin. "Değmen keyfime" gibilerden... Skor yazarı olsam Fenerbahçe'yi övmem, Galatasaray'ı yermem gerekiyor. Oysa, sezon başından beri eleştirdiğim, hem de ağır eleştirdiğim Galatasaray'ı çok beğendiğimi, birçok doğru şey izlediğimi, kazanan Fenerbahçe'de ise önemli sıkıntılar gözlemleyip, maçı anlatırken bile tatmin olmadığımı fark ettim; birinde atılan 2, diğerinde atılan 6 gole rağmen... İki maçı üst üste koyun, "mutlak doğru" hemen karşınıza çıkar. Biri "bi halt" oynamadı ama "topu içeri sokan" adamları olduğu için kazandı. Diğeri "bilebildiği bütün haltları" oynadı ama "topu içeri sokan" adamları olmadığı için alamadı maçı. İki büyük rakibin matematiği bundan ibarettir. Konumun Galatasaray olanı, bir ara Jardel ile, bir arada Niculescu gibi bir "apartma golcü " ile bu işleri kotarmıştı. Şimdi; aylardır söylediğim gibi bir gerçeğe tosluyorlar. Hakan-Necati-Hasan ve hatta Ümit gibi muhteşem forvetlere, çok iyi sporculara, tekmeye kafa sokan ve dünyanın tanıyıp saygı gösterdiği insanlara sahipler. Ama bu arkadaşların hiçbiri bir "topu içeri sokucu" değil. Jardel ve Niculescu bile bu formatlarda "az zamanda büyük işler"yapmışlardı. Sonra saydıklarımın ise büyük işler yapma ihtimalleri yok. Yapacak bir adam var aslında. Ancak gözleri bağlananlar, aklımın ermediği bir takım nedenlerle Hasan Kabze gibi bir genci kenarda prangalıyorlar. Sezon ortasında oyuncularına "staj maçları" oynatan Zico ve Gerets'in kendilerine göre haklı nedenleri mutlaka var. Onlar hatalarını "organize bir biçimde" yapıyorlar. Ancak onlara hesap sorması gerekenlerin daha fazla organize olmaya hakları var. Tuncay, Semih, Can hesap sormak üzerine idmanlara başlamalı artık... Galatasaray'da bir adet duran topun penaltı dahil, korku filmi gibi görülmesinin de.. Birinin soyunma odasında iki-üç Türk'ün yabancı gibi kalmasının nedeni, diğerinde yıllardır "bir içeri sokucu ile bir duran topa vurucu" bulunamamasının nedeni sorulmalıdır. Fenerbahçe'nin Antalya galibiyetini zafere dönüştürmek nasıl bir hata ise, Galatasaray'ın hiç kazanamayan bir takım olarak ortaya çıkan beraberlikler serisini felaketin başlangıcı olarak görmek de öyle bir hatadır. En azından Avrupa'ya adım atarken... Avrupa'ya adımın eşiğindeki Beşiktaş, takımı çok kurcalamanın bedelini çok daha ağır ödeyebilirdi. Trabzonspor ise tek kelimeyle kendinin çok üstüne çıktı ve tarihi bir farkı kaçırdı. Ama bir taraf, -ki o taraf İspanya'ya gidecek-, belli ki sezon başı hazırlığını iyi yapamamış ve doksan dakikayı çıkaramıyor. Şimdi, bu en zor iş, yani "yarışırken hazırlanmak" Ziya Doğan'ın kucağına bırakılan bir bomba olarak ortaya çıkıyor. Benim organize düşlerim aslında bir Türk hocanın asla bir yabancı hoca kadar krediye sahip olamamasıyla uyandırılıyor. Bir Türk oyuncunun da bir yabancı kadar asla olmayan kredisiyle... > POST-İT Bu haftanın izleyebildiğim genç hakemleri, özellikle büyüklerin maçındakiler müthişti. Cesurdu... Mustafa Çulcu hocamı tebrik ederim. Bu hafta oluşan tüm hatalara canım kurban.. Hocam.. Onları "eyyam" virüsünden sen koru yarabbiii.. Amin.. > Herkes düşüne baksın Konuştuğum bir çok hoca, -ki her seviyededirler-, hepsi aynı şeyi söylüyor. Fikrini aldığım bir çok "bilgili" spor yazarım da aynı şeyi söylüyor. Sadece bazı "fikirli" spor yazarları aksini söylüyor. Söylenen şu: "Önce Hakan'ı yazarım. Etrafına bir takım yaparım." Ya hepsi yanılıyor, ya da hepsi "bi halttan anlamıyor!.." Bu adam, 1991'den beri lig, kupa, Avrupa, millisi, kulübü filan demeden oynuyor. Yılda 70 maçı buluyor. Bir kere "kılım döndü" demedi. Ona bulunan bütün kusur, bir kere orta yuvarlakta yukarı bakıp yüzünü sıvazlaması, bir kerede maç başlarken ellerini açıp dua etmesi.. İrtica ile bile suçlandı.. Yahu... Türkiye liginin yarısı sahaya girerken ve çıkarken apaçık bir şekilde haç çıkarıyor, şampiyonluklarda göğüslerinden kendi ülke bayraklarını çıkarıyor, sonra da bizim milli takıma girmeye çalışıyor. Türk oğlu Türk yapılmaya çalışılıyor. Şu Hakan'ı biraz dinlendirebilmeyi bilerek kullanabilmeyi sindirsek daha iki sezon idare eder. Onun için... Herkes düşüne baksın! > Düş ve düşçü bulma kurumu Mardin'de bir maç.. Yıllar öncesi.. Saha içine anonslar yeni başlamış ve modaya uyarak oraya bir "anonsör" bulunmuş. Eline almış esami listesini ve başlamış bağıra bağıra mikrofonla okumaya: "Biir..Ehmeed.. İkiii.. Seladin.. Üüüç.. Maho.. Dööört.. Hüssem.. Beeş.. Seladin.. Aldı.. İyüüb.. Yedi.. Camaaal.. Sakkiiiz.. Aboooo.. Bi Seladin daa.." Bu olmuş hikaye... O maçın kalecisi İlhami Şarkan'ın canlı yaşadığı bir hadisedir. Hayırlı düşler Aptallar sadece tartışırmış.. Bazen de hiç tartışmadan sadece karar verirmiş.. Akıllılar ise tartışır ve ondan sonra karar verirmiş.. Gerçek fakir, malı az olan değil, malına oranla arzusu fazla olandır. Burada mal yerine "yabancı oyuncu" kelimesini koyabilirsiniz. Düşüm ağrıyor!.. Sizi Musa Pekin adında eski bir futbolcu, yeni bir şairle tanışmaya davet ediyorum. İşte 1991'de Sakarya'da yazdığı bir şiir: Biri aklımı aldı Ne top kaldı Ne tüfek; Ne iş kaldı Ne ekmek, Ne özgürlük Ne memleket; Sen sağ ben selamet.. > S-ÖZ Haklı olmayı, başbakan olmaya tercih ederim.. > FB Türk oynatma hakkını 3'ten 4'e çıkarmaya çalışıyor (mu).. Bordo gelir Mor gider (mi).. Kartal görünümlü Doğan Tigana'ya kürdanı yutturdu (mu)..