RİYA TABİRLERİ

A -
A +

Haftada bir maçı anlatıyorum ve anlattığım maçtan hiçbir şey anlamıyorum. O nedenle sonradan tekrar izliyorum. Bir maça da fazladan gitmeye çalışıyorum. Sonra geçiyorum "akut iltihap" nedeniyle içindeki bir kaç fikir ve görüşe ulaşmakta zorlandığım spor programlarının başına. Hakemleri anlamaya çalışıyorum onlar bana bir şey anlatamadığı için de zorlanarak... Yöneticileri anlamaya çalışıyorum sağa sola saldırıların arasından... Futbolcuları anlamaya çalışıyorum kendilerine mikrofon uzatanların bir tek soru bile üretemezliği ve hepsinden aynı cümleleri duyabilme eziyetleri arasından... Ertesi gün yazıların arasından doğruları seçmeye çalışıyorum... Kendi doğrularıma benzeyenleri beğenip, benzemeyenleri ise reddederek... Bir art düşüncenin peşine düşmüş, beyin ve beyincik dışında üçüncü bir beyin taşıyan ve aslında onun beyin olduğunu bilmediği için kafasının arka bölümüne düşen organı, dalağı gibi kullananlar arasında riya ve tehditleri ayrıştırıp sportif aydınlanma özgürlüğümü kullanmak istiyorum... Ve bunları tabir etmek istiyorum... ER-KEK Burnu büyük, başı hep yukarıda, kıl aldırmaz bir milletin Heyschell faciasına eklediği onlarca "futbol felaketini" gözardı edip, bizim zayıf kaldığımız noktadan bizi vurduğunu kabul ediyorum. İngilizler'den söz ediyorum... Hani şu "erkek erkeğe nikah" için yırtınan ve bunu yasal olarak kabul eden tek ülkeden söz ediyorum... Kendileri dışında her ülkeyi "sömürge" olarak gören ülkenin, en azından Leeds maçları ve finali Arsenal ile kaybetmelerini hazmedemediklerini görüyorum. Mustafa İzzet'i bile 90 dakika ıslıklamalarını "ırkçılık" olarak kabul ediyorum. Alpay'a sahip çıkmamız gerekiyor şimdi... Onu yedirmemeliyiz. Olayı bir sektör olarak değerlendiremeyen federasyonumuz, böyle bir maçın soyunma odalarına bile en az ikişer "aktüel kamera" koyup o görüntüleri elde etmeli ve dünyaya dağıtmalıydı. Görüntüler işimize geliyorsa kullanmalı, gelmiyorsa kaydı silmeliydik. İngilizler'e de "recording off" deyip geçmeliydik. Biz dünya üçüncüsüyüz ve onlar bizim üçüncülük maçımızı televizyondan seyretmiş bir ülkedir. Alpay' a onlara "biraz fazla erkek" gelmiştir... Kurdulig Ben, uzun zamandır "lig kurgulanıyor" derken, tabii ki hakemlere "şu maçı şöyle bitir" dediler demiyorum. Ama Sadık İlhan'ın bazı açıklamaları da beni doğrular gibi olmadı mı?.. Mesela Demirlek... Aylardır yapıldığı gibi Beşiktaş'a zararı olabilecek en ufak bir hata yapmadan maçı tamamladı. Yaptığı hatalar ise rakibe zararı dokunacak cinstendi. Geçen sezon iki deplasmana üst üste Serdar Tatlı verip ligi "manevra yeteneği" ile bir anda istediği "kıvama" getiren Bülent Yavuz, cumartesi gecesi de Demirlek'i atayarak zaten ateşe atmadı mı?.. Bu atamanın mazur görülesi tarafını açıklasınlar, ben de ligin "erkekçe" oynandığını kabul edeyim. Ne olacak şimdi?.. Çulcu nasıl üç hafta içinde aldıysa, Boşat'ın nasıl eli kulağındaysa, Demirlek de "kabul edilebilir hatalar" yaptığı için kısa zamanda maç alacaktır. Çünkü "hataları vardı ama kurguya uygundu." Maçların sonuna "eklenen veya eklenemeyen" süreler bile ligi kurgulamaktır... Beşiktaş'ın tek yenilgisinin alındığı maçın hakemi Demirlek'i, aynı maçın rövanşına da vermek kurgu değil midir?.. "Zago'ya kart göstermek için çalışıyorlar" diyenler şimdi niye susuyor? Çünkü durum kurguya uygun!.. G.Saray ve F.Bahçe'ye karşı özgürce, diğer takımlara karşı çok daha özgürce ama Beşiktaş'a karşı asla... Hata yapma özgürlüğünü bile sınırlamak ve bir çerçeve içine almak da kurgudur Yavuz... UZAT-MA Çocuğunuzun dinlediği müziği sevmeyebilirsiniz. Ama çocuğunuzu seviyorsanız mesele yoktur... Geçen yıl Terim Adana'da Demirlek'e dönüp saatini diğer eliyle gösterdi diye demediğinizi bırakmadınız. En az 5 dakika gereken ekleme süresini 2 dakikada tamamlamıştı. Cumartesi gecesi sadece Serdar'ın oyundan çıkışı 2 dakika sürmüşken, en az 4 dakika gereken "inkıtalar" 2 dakikada tamamlandı. Hadi onu geçtim. Daum saatini hakemin burnuna sığdırmaya çalıştı ve hiç eleştirilmedi... Kurgu meselesi yani... Kurguyu bozacak uzatmalar çabuk tamamlanır, bozmayacaklar için oynandıkça oynanır!.. BAS-TOP Terim'in basın toplantısında güme giden bir açıklaması oldu. "Niye bana ocak ayında hep alacaklarımı soruyorsunuz. Bazen göndermek de transferdir" demişti. "Kötü oynarken ne kadar puan toplarsam işim o kadar kolaylaşır" yorumuyla yürüyen Terim, aslında satır arasını okuyanlar için bazı önemli sinyaller verdi.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.