TemizLİG yapalım...

A -
A +

Kulüplerimizin bir kısmı, öylesine başkan Cavcav, federasyon üstündeki etkinliklerini ve derebeyliklerini kaybetmek istemeyen "Kulüpler Birliği" denilen KİRLİLİG'in odağı olmuş "kifayetsiz muhteris" yöneticiler; "temizlikten yana" gibi görünüp aslında asla "TEMİZLİG" istemediklerini her gün biraz daha kanıtlıyor. Onların niyeti belli: "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın..." Savunma avukatları olmuş birer mikser... Hiçbir şey yapamıyorlarsa, akıl karıştırmayı deniyorlar. Hepsi birer demagog... İfade alınırken müvekkillerinin yanındaydılar, neler sorulduğunu ve ne cevaplar verildiğini birebir yaşadılar ve şimdi "bize bilgi verilmiyor" diyorlar. Futbol Federasyonu Etik Kurulu'nun incelediği tutanaklar da avukatların çok daha önce görmüş olduğu ve canlı canlı yaşadıkları tutanaklar zaten... Anlayacağınız kıvırta kıvırta raks ediyorlar... Ortada mütalaa yok ve oradan kanırtıyorlar adaleti... Bir de Ceza Kanunu ile Federasyon yönetmeliği ve UEFA Talimatnamesinin ne anlam ifade ettiğini bilmiyorlar... Türk Ceza Kanunu ile UEFA yaptırımının "ters orantı" sunduğunu algılayamıyorlar. Algılıyorlar da algılayamıyormuş gibi yapıyorlar. Aslında biliyorlar da, bilmiyormuş gibi yapıyorlar... Koca koca adamların kirlettiği "masum, saf ve eğlenceli oyunu", hâlâ daha kullanmak isteyen adamların oyuncağı olmaya devam ediyorlar. Yetkisiz menajerler esas suçlu, ortalığa balıklama dalan avukatlar ise "potansiyel palyaço..." Mahkemede en fazla karşı tarafı tahrik edebileceklerine alışmışlar ama bu durumda 20 milyondan fazla insanı tahrik edip gaza getirdiklerini bilemiyorlar... Çünkü hayatlarında ilk defa birini savunurken aslında arkalarına geçen 20 milyon kişi olmasının zevkini ve tatmin duygusunu yaşıyorlar... Biz hariç temizlig yapalım!.. Kendine "yalnızlığı" seçen, bütün takımları "ötekileştiren", kendisi gibi düşünmeyen herkesi düşman gören ve görülmesini dayatan, kimseye saygı duymayan ve herkesten sevgi bekleyen bir camia bugün büyük töhmet altında. Asla sorgulanmayan gerçeklere sığınan bir camia... 1996-2000 gerçeğini 2000-2010 arasında kısır Galatasaray galibiyetleriyle doyuma ulaştıran bir camia. Milyonların önüne hiçbir uluslar arası hedef koymamış, koyamamış bir yönetici gurubunun sadece lig şampiyonluğu ile, hatta ondan daha değerli tuttuğu Galatasaray galibiyetleriyle "yetinmek" zorunda bıraktığı insanları şimdi sokaklara dökmeyi deneyen bir anlayış... Çavuşoğlu ve benzerleri bayrak olacak ve siz derdinizi anlatacaksınız ha... Ancak bu kadar anlatırsınız kendinizi... Siz size yetmezsiniz ki; sizi savunanlar bunlar oldukça... Bize 8'leri çoook sallamış İngiliz'in Liverpool'una 3 atan takımın değerlendirmesi, 3 attığınız Sakaryaspor maçından küçük kullanıldığı sürece bir arpa boyu yol gidemezsiniz... Bunu yapanlar aslında size kötülük yapanlardır... Büyümek için daha geniş alana veya daha çok insana gerek yoktur... Büyük olmak büyük insanlarla olur... POST-İT Genel hava şu: "Biz de temizlig istiyoruz ama biz hariç" şeklinde. Kimse kendinden başlanmasına tahammül edemiyor. Onlarca yılı halının altına süpürüp heba edenlerin derdi, bu büyük rantı taraftar kitlelerinin genleriyle oynamaya devam ederek, sürdürmek... "Temizlenelim ama benden başlamayın..." Soğumuyor bu ateş! Biz buraya nasıl geldik?.. Milli takım kalecisinin "sokağa çıkamıyoruz" dediği yere, kafaya basılarak arabaya sokulan "asla dokunulamaz" insanların görüntülerine, Avrupa basınının bizimle dalga geçer gibi "Türkler, bunu da örter" manşetlerine ve müthiş bir prestij kaybına nasıl geldik?.. Cevabı çok basit... Yıllarca her kanaat oluşturacak durumda "Türkiye'de şike yapıldığına ihtimal vermiyorum" diyerek, Cihan Oskay olayını halının altına süpürerek, yöneticiler kendilerini kurtardıktan sonra Türk futboluna olmakta olanları ıskaladıkları için bugünlere geldik... Milli takım kaptanı ifade verirken, onun yanındaki odada ifade veren yorumcuların o mertebeye nasıl yerleştirildiklerini görmezden geldiğimiz için geldik... O nedenle şimdi harlandı ateş ve "üfleyerek sönmeyi" bırakın üfledikçe harlanıyor... "Bir kördüğüm ki içim, çözdükçe dolaşıyor" demiş ya Aşık Veysel.... Dokunulmazlık! En çok hayret edilen şey; kendini dokunulmaz sananların, Başbakanın yanına alıp gittiği kaptanının eli cebinde görüntüsünden gocunmayıp nasıl olup da kendilerine "dokunulduğu" oluyor... "Yapmadık" demekten çok, "nasıl olurda bizden başlar bu iş" hayreti içindeler. "Biz bize yeteriz" yetmiyor demek ki... S-ÖZ Okyanusta ölmez de insan, nasıl olur da * bir kaşık sevdada boğulur...) (Ünlü Türk düşünürü! Fıstıkçı Nazım) Öyle bir duruma geldik ki; "üç korner bir gözaltı" diye oynuyor artık mahalle arasındaki çocuklar. Penaltı ile Gözaltı bir teknik takip kadar yakın artık...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.