Uçan sultan ile sağır kuş

A -
A +

Zico F.Bahçe'nin başında ilk kez "neler yapmayacaklarını" değil, "neler yapacaklarını" söyleyen bir hoca var. Ancak o hocaya da müdahale var. En azından Ukrayna'da oldu. Bakın arkadaşlar.. Beni bir kez kandırırsan bu "benim ayıbım" olur. Beni ikinci kez kandırırsan bu "senin ayıbın" olur. Anelka, bizi daha kaç kez kandıracak acaba? Bu kandırıkçının, D.Kiev gibi hayati bir deplasmanda kontenjandan oynaması, tipik bir "pazarcı" mantığıdır. Hormonlu ve dolgun görüneni öne koy, müşteri aldansın. Yok böyle bir şey. Avrupa'da olay savaştan beter. Savaş ise "ölen gençler ve konuşan ihtiyarlar" demektir. Can, kafasını tekmeye sokarken, Anelka bir kere yere düşseydi yine de bunları yazmazdım. Anelka'yla birlikte terlemeden bitirdiler maçı. F.Bahçe'nin, şimdi sakin ve soğukkanlı olması lazım. Kurtulması gereken felsefe "kaza yoksa kusur aranmaz" şeklinde ucube bir felsefedir. Aslında kusuru 6-0'lık Erciyes maçında, ya da 9 gollü Torshavn maçlarında, ya da Ankara'daki G.Birliği galibiyetinde aramayı bilselerdi, "1-3" gelmezdi başlarına. "Anelka'yı oynatacaksın" baskısı geldiğini "uçan sultan ve sağır kuş" bile duydu. Kiev'de yönetimin takımı yenildi, Zico'nun ki değil. Gerets G.Saray şu anda işlerin iyi gittiği, gençlerin de bir şeyleri hallettiği bir takım görüntüsü veriyor. Ancak Boleslav maçında takımı bir anda çorba gibi alt üst eden değişiklik, ağır bir bedelle ödenebilirdi. Gerets'in bazı yerlerde iki kez düşünmesi lazım. Belli ki, ilk fırsatta bu takımı bozup birtakım "eskilere rağbet" durumuna gelecek ve bit pazarına nur yağdırmaya çalışacak. Bu önemli bir sıkıntıdır. Bu sıkıntıları şimdilik skorlar örtpas etmektedir. Gerets'in 4-0'dan sonraki tüm müdahalelerini rakip hoca bile bu kadar Boleslav lehine yapamazdı. Amacımız iyi giderken, yani kaza olmadan kusur aramak ya!.. Tigana Mösyö Tigana diyor ki: "Antep maçında, nedenini anlayamadığım bir şekilde son yirmi dakika düşüşe geçtik ve maçı tehlikeye attık." Aynen böyle söylüyor. Tercümeye de kanmıyorum, çünkü çok şükür Fransızcam çok iyi. Onun bilmediği nedeni ben söyleyeyim: 2-0'ı bulunca, yürüyen dişliye öyle bir çomak soktu ki; kenardan müdahalelerle, dibi tutmuş yüzeye yağı da dibe attı. Yani pişmiş aşa su kattı. Takımı 4,5 forvet yaptı, yine 3'ü bulacağına 1 yedi. Sonra "Koray filan" maça el koydular da, itiş-kakış ve kavga-dövüş diyerek durumu kurtardılar. Üstelik ben söyliyim, bu Runje bir gün fena halde yakacak Beşiktaş'ı. Lazaroni Hocamızı hiç sormayın. O tam bir sihirbaz. Oynattığı veya oynatma ihtimali olan takımla değil, aşure malzemesiyle pizza yapmayı başardığı için o bir sihirbaz. Elindeki "13-14 kişiden iki farklı 11" çıkarabilen bir sihirbaz o. Hani illizyonist, yardımcısı olan kızı bir kutuya koyar, iki yerinden keser ve 2-3 kılıç saplar ya.. Sonra açar kutuyu ve bir de bakar ki kız ölmüş. Lazaroni açtıracak kutuyu, söylettirecek kötüyü. > POST-İT Rüzgarın yönünü değiştiremiyorsanız, vazgeçin ve yelkenlerinizi değiştirin. Gravesen alamıyorsanız, üzülmeyin ve biraz bekleyin yakında Arda'yı R.Madrid'e satarsınız, üstüne de para alırsınız. (Ümit Aktan) > Terim beni ikna etti Mehmet Aurelio meselesine kendimi ısıtmaya çalışırken Fatih Terim, Hakan Yakın ve Mustafa Doğan örnekleriyle soru işaretlerimden bazılarını dağıttı. Sonra iyice bir düşündüm kendi kendime.. Naim Süleymanoğlu'nun madalyaları, Elvan Abeylegesse'nin dereceleriyle gurur duyabiliyorsak, Mehmet Aurelio'nun Lüksemburg'da kapacağı bir toptan neden gurur duymayalım?.. > F.Bahçeliler hazır mısınız? F.Bahçe'nin yıldızı Alex'in Avrupa'da iyi oynadığı bir maçı tartışırken, önümüze geçen yılın Eindhoven maçını koymalarına tahammül edemiyorum. Çünkü iyi dedikleri o maçta, rakip Kadıköy'de 50 dakika 10 kişi oynamış, orada hesabı kestiğinde ise Alex terlememişti bile. Ey F.Bahçeliler!.. Hazır mısınız?. "G.Birliği'ni orada yenememeye veya Kayseri'ye 6 gol atmamış olmaya. Yeter ki; D.Kive'e 2 gol daha atbilseydim" demeye. İşte o zaman yüzümüz güler Avrupa'da. Üstelik şimdi gün "oradaki maçı 0-1 kaybettik" deme günüdür. Çünkü 0-1 veya 1-3 hiç farketmez. İkisinde de 2-0'a tur atlarız. Bunun enjekte edilmesi lazım. > S-ÖZ Biz onunla ilgili planlar yaparken, başımıza gelen şeylere hayat denir. (John Lennon) > Prangaya alışmak Prangaya bir kez alışırsanız, sonra takmayı hep kendiniz istersiniz.. "The negotiator" filminden bir yorum bu. Öyle bir alışmışız ki bu prangaya, bir türlü kurtulamıyoruz. Kırmızı kart göreni alkışlamak, kafa atanı sırtına almak, tokat atanın uğruna ölmek. Appiah ve Nobre öylesine güzel çözmüşler ki Türkiye'deki taraftarlık boyutunu!.. > Tıklama Kanal 1'de birlikte yorum yaptığımız İlhami Şarkan hocayı fırsat buldukça "tık"larım. Çok farkılı bakış açılarımızı birbirimize aktarırırz. Son aradığımda dedi ki; "Bakalım önce Ankaraspor kalecisi Hakan Arıkan'ı mı, yoksa G.Saray'ın yeni yıldızı Arda Turhan'ı mı yok edeceğiz?" Hakan'ı zaten gözle yedik. Arda'yı Allah korusun. Sonra bir daha tıkladım, şöyle bir yorum geldi: "G.Saray 10 numara ve ön libero" fantezisinden vazgeçmezse, "ön numara" arayışına başlayabilir!.. > Bir t-shirt Altan Tanrıkulu'nu dikkatle dinlerim ve okurum. Ancak onu uyarmayı bir borç bilirim. Cumartesi günü Ankara'da Lig TV ekranında, göğsünde yazılı bir t-shirtle arz-ı endam etti. Şöyle yazıyordu: "Esprit de corp 28-15." Bu ne demek biliyor musunuz? Canlı yayında yürüyen İncil reklamıdır. "Corpus spritus" latincesidir bunun. 28 ile 15'te bab'ları anlatır. Biraz dikkat Altan'cım. En azından soyadının yüzü suyu hürmetine.. > Ankara'da F.Bahçe karşısında, lige ve rakibine acemi, bütün yeni transferleri bir arada oynatan Mesut Bakkal, bundan böyle Mesut süpermarket olmuştur. Duyurulur.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.