Maç başlamadan önce G.Saray'ın birçok öneriye ihtiyacı vardı. Biliyorum ki, Gerets haftayı bunları düşünerek geçirdi. Kadroyu elimize alır almaz, G.Saray'ın iç saha ile dış saha kavramını ayırt etmeden ezbere bir şablonla çıkacağını gördüm. Adamlarını ekonomik kullanmak Belçikalı'nın anlayışında pek rastlanmayan bir kavram. Başlayan kadro mutlaka kenardan müdahale isteyecek ama, kulübe imdat için en geç 60'ı bekleyecek. İlk fotoğraf bu... Sonra da oyuna baktım. Yine top kayıpları ve tercih hataları gırla gidiyor. İlerideki kısalara uzun uzun kaldırılan toplar ve orta alandaki zaafiyet. Pas trafiğini hiç kıvıramayan G.Saray. Ne oyuncu eksiltebiliyor, ne de araya oynayabiliyor. Sıfıra inmek ise hiç mümkün değil. Denemiyorlar bile... İlk yarıdan benim anlayamadığım bir şey var. Bu kadar atak niyeti içinde olan ve ikişer forvetinin yanına, üçüncü ve dördüncüleri sokan iki takımın maçı, nasıl oluyor da vicdan azabı gibi çekilmez bir maç oluveriyor. İkinci yarı iki takım da biraz hareketlendi. Ancak G.Saray, ilk yarıdaki hatalarını bu kez daha çabuk yapar olmaktan başka bir şey yapamadı. Gol bir tesadüfe kalmıştı. Golü bile İtalya'da dünyanın en iyi defansının arasında tekme tokat bir gece geçiren Arda buldu. Daha doğrusu bulmadı da buldurdu. Her şeyi Arda yaptı dün gece ve kondisyonunu tartışanlara da en iyi cevabı verdi. G.Saray, bu kadar az pozisyona girdiği bir maçtan 3 puanı toparlayıp dönerken, çok iyi oynayıp sayısız gol kaçırdığı maçlardaki kayıplarından birini telafi etmiş oldu. Maçın hakemi ise beğendiğim bir hakemdi ve onu beğenmeye devam etmeye kararlıyım.