Abdurrahmân Tâgî hazretleri, son devir velîlerindendir. "Seydâ" lakabıyla meşhûrdur. 1831 (H.1247)'de doğdu. 1886 (H.1304) senesinde Bitlis'in Güroymak (Nurşîn) ilçesinde vefât etti...
Küçük yaşta ilim öğrenmeye başlayan Abdurrahmân Tâgî, Kur'ân-ı kerîm okumayı öğrendi. Daha sonra memleketinin meşhûr âlimlerinden Molla Abdüssamed'in yanına gitti. O vefât edince büyük âlim Molla Ziyâüddîn Arvâsî'nin yanına giderek ilim öğrendi. Nihayet Bitlis'in Hizan ilçesinde bulunan Seyyid Sıbgatullah Arvâsî hazretlerinin huzuruna giderek ona talebe oldu. Seyyid hazretleri onu himâye ve tasarrufu altına alıp kısa bir müddet içinde yetiştirdi...
Bu mübarek zat, olgun bir mürşidin, yol gösterici rehberin durumuyla ilgili olarak sorulan bir soruya şöyle cevap verdi:
"Mürşid-i kâmil talebesinin her türlü hastalığını tedâvi eder. Yalnız ihlâs ve muhabbet eksikliği ile bid'atlerin sebeb olduğu hastalıklar hâriç. Çünkü bu hastalıklar talebenin istikâmetini yolunu değiştirir. Talebe Sırat-ı müstakîmden yâni doğru yoldan ayrılır. Fakat bunların tedâvîsi mümkündür. Zinâ yapan zinânın büyük günah olduğunu bilir sonra pişmanlık duyar. İhlâs ve muhabbet eksikliği ve bid'at işleme durumu olursa günah işlediğini bilmez, pişman olmazlar. Demek ki ilacın aslı, pişman olmak, nefsinin kusûrunu görmek ve hocasına yalvarıp sığınmaya bağlıdır. İnsan sûretini kaybedip hayvan sûretine girenlerin alâmeti, vaaz ve nasîhatlerden istifâde etmeyip, işlediği günahlara devâm etmesidir. Kendisine dînini öğreten hocasına 'neden' ve 'niçin' diyen talebe iflâh olmaz. Hocasına îtirâz eden talebenin üzerine feyz kapıları kapanır. Bâzı kitaplarda şöyle nakledildi:
Abdülhâlık Goncdüvânî hazretleri zamânında yağmur yüklü bulutlara hükmeden bir ebdâl, büyük velî vardı. Bu zât Allahü teâlâya duâ ederek bulutlardan çok ihtiyaç duyulan beldelere yağmur yağdırmasını diledi. Lâkin yağmur yağmadı. Bulutlar yağmuru sarp bir beldeye sürükledi ve oraya çok yağmur yağdı. Bu hâdise üzerine Ebdâl olan zât; "Yâ Rabbî! Neden ihtiyaç duyulan yere yağmur vermedin de, başka yere yağdırdın?" gibi îtiraz yollu söylendi. Bunun üzerine cenâb-ı Hak tarafından ebdâlliği alındı. Köpek kılığında ve baygın hâlde yere düştü. Bu hâli fark eden talebelerden birisi Abdülhâlık Goncdüvânî hazretlerine gelip duâ istedi. Abdülhâlık Goncdüvânî hazretleri duâ etti. Duâsı kabûl oldu. Sonra bu zâta eski makâm ve mevkii Allahü teâlâ tarafından, yeniden verildi.