Ebû Sa'd Mübârek Muharrimî hazretleri, Hanbelî mezhebi fıkıh âlimlerindendir. 446 (m. 1054) senesinde doğdu. 513 (m. 1119)'de vefât etti. Bir dersinde, alışveriş bahsini anlatırken buyurdu ki:
Bir kimsenin dünyâ ticâreti, âhıret ticâretine mâni olursa, bu kimse bedbahttır, zavallıdır. Bir çömlek almak için, altın kupa verene ne denir? Dünyâ, saksı parçası gibidir. Hem kıymetsizdir, hem de çabuk kırılır. Âhıret ise, altından kupa gibidir ki, hem çok kıymetlidir, hem de dayanıklıdır, kırılmaz. Hattâ hiç tükenmez. Dünyâ ticâretinin âhirete yaraması için ve Cehenneme sürüklememesi için, çok uğraşmak lâzımdır. İnsanın sermâyesi, dîni ve âhıretidir. Bu sermâyeyi kaptırmamak için, çok uyanık olmak lâzımdır. Dünyâ işleri, âhıret için çalışmaya mâni olmamalıdır. Âhıret için ticâret yeri câmilerdir. Münâfıkûn sûresi, dokuzuncu âyet-i kerîmesinde meâlen, (Mallarınız ve çocuklarınız, Allahü teâlâyı, hâtırlamanıza mâni olmasın!) buyuruldu.
Ticâretle meşgûl olan büyüklerimiz, sabâh ve akşamları âhıret için çalışır, Kur'ân-ı kerîm okur, ders dinler, tövbe ve duâ eder, ilm öğrenir ve gençlere öğretirlerdi. Kelle kebâbı, sabâh çorbası gibi şeyleri çocuklar ve zimmîler satardı. Çünkü, Müslümânlar, sabâh, akşam câmilerde bulunurdu.
İnsanların amellerini yazan ikişer melek, her sabâh ve akşam değişmektedir. Bir hadîs-i şerîfte buyuruldu ki, (Melekler insanların amel defterlerini götürdükleri zamân, başında ve sonunda iyi iş yazılı ise, gün ortasında yapılanları ona bağışlarlar). Yine buyurdu ki: (Gündüz ve gece melekleri, sabâh ve akşam, gidip gelirken birbirleri ile karşılaşırlar. Hak teâlâ, [giden meleklere], kullarımı nasıl bıraktınız? buyurur. Yâ Rabbî! Namâzda bulduk ve namâz kılarken bıraktık, derler. Allahü teâlâ da, şâhid olun, onları affettim buyurur).
Müslümân tüccârlar, san'at sâhipleri, gündüzleri de, ezân sesini duyunca, işini hemen bırakıp, câmiye koşmalıdır. Büyüklerimiz, (Ticâretleri, satışları, Allahü teâlâyı unutmalarına sebep olmaz) âyet-i kerîmesine manâ verirken diyor ki: Demirciler vardı, demir döverken, ezân okununca, çekici kaldırmış iken, demire vurmaz, bırakıp namâza koşarlardı. Ve terziler vardı. İğneyi sokunca, ezân okunsaydı, o hâlde bırakıp, cemâ'ate koşarlardı. Çarşıda, işte Allahü teâlâyı zikir, tesbîh etmeli, her ân Onu hâtırlamalıdır...