İbn-i Hâleveyh hazretleri, hadîs, kırâat, nahiv âlimidir. İran'da Hemedan'da doğdu. Haleb'e yerleşip, 370 (m. 980) senesinde orada vefât etti. Naklettiği Hadis-i şeriflerden bazıları:
(Rabbin sana [ahirette çeşitli nimetler, şefaat izni] verecek, sen de hoşnut, razı olacaksın) mealindeki Duha suresi beşinci âyet-i kerimesi inince, Resulullah efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem), (Ümmetimden bir kişi Cehennemde kalsa razı oldum demem) diye söylediği tefsirlerde bildirilmiştir.
Ümmetimden geri kalan olur korkusu ile Cennete girdiğim halde tahtıma oturmam. Allahü teâlâya, "Ya Rabbi ümmetim, ümmetim" derim. Rabbim "Ümmetine ne yapmamı istiyorsun?" buyurur. Ben de "Ya Rabbi onların hesaplarını çabuk gör, sıkıntıdan kurtulsunlar" derim. Cehennemliklerin listesi bana verilir. Onlara şefaat ederim. Hatta Cehennem hazini Malik "Ümmetinden cezalanacak kimse bırakmadın" der.
Hazreti Âişe buyurdu: Resûlullah, birbiri ardından öyle oruç tutardı ki, biz 'Resûlullah bir daha hiçbir şey yemeyecek' zannederdik. Bazen birbiri ardınca günlerce oruç tutmaz, biz de bir daha oruç tutmayacak zannederdik. Peygamberimize en sevgili nafile oruç, Şa'bân orucu idi. Ben "Yâ Resûlallah seni Şa'bân ayında devamlı oruçlu görüyorum, hikmeti nedir?" diye sorunca: "Ey Âişe, Şa'bân Öyle bir aydır ki, o senenin içinde ölecek kimselerin isimleri deftere yazılıp Melek-ül-Mevt'e (Azrail) teslim olunur. Ben oruçlu olduğum halde ismimin deftere geçirilmesini isterim" buyurdu.
Hazreti Âişe'den rivâyet edilir; Peygamber efendimiz "Allahü teâlâ iyiliği dört gecede yağdırır. Bu geceler: Kurban Bayramı, Ramazan Bayramı ve Şa'bânın onbeşinci geceleridir. Şa'bânın onbeşinci gecesinde ecel ve rızıkları ve o yıl hacca gidecekleri yazar. Dört geceden biri de sabah ezanına kadar Ârife gecesidir" buyurdu.
Saîd bin Zeyd'den rivâyet edilir; Resûlullah efendimiz şöyle buyurdular: "Bir arazinin haksız olarak bir karışını alan kimseyi, Allahü teâlâ o arazi boynuna takılmış olarak yedi kat yerin dibine batırır."
Hazreti Âişe'den rivâyet edilir: Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdular ki: "Kim ölü bir toprağı (boş sahipsiz araziyi) imâr ederse, o imâr edenindir. Bundan sonra haksız bir ekici veya dikicinin o toprakta hakkı yoktur."
Peygamber efendimizin torunu Hazreti Hasan'dan rivâyet edilir: "Selâm vermek bir sünnettir. Onu almak ise farzdır."