Atatürk'e göre Filistin

A -
A +

Çanakkale Zaferi'nden sonra Mustafa Kemal Paşaya Romanya'da İsrail'de Ruslara karşı olan cephede bulunan 26. tümen komutanlığını verdiler. Bu cephede bir müddet kalmıştı ki, Filistin cephesine hareket emrini aldı. Atatürk o zamanki Filistin'i şöyle anlatıyor: "-Akdeniz'in doğusu boyunca uzanan Filistin iki kısımdır. Birisi, kuzeyden güneye uzanan dağlık, diğeri deniz boyunca alçak arazidir. Dağlık bölgedeki köylüler havanın güzelliğinin tesiri ile olacak daha zinde ve çalışkan, alçak arazideki halk ise daha çelimsiz ve uyuşuktur. Sahildeki kasabaların ticaret ve gemicilikle geçinen halkı ise az, çok kültürlü insanlardı. Bizim idaremizde olan bu bölge, Merkezi Kudüs olan müstakil bir sancak (il) idi. Hükümetin en büyük meşgâlesi Kudüs'te Hristiyanların büyük yortu günlerinde mezhep kavgalarına mani olmaktı. Bu güzel ve bereketli bölgenin istidadı ile mütenasip kalkınmasına çalışılmıyor, daha doğrusu kıymeti takdir edilmiyor her şey olduğu gibi bırakılıyordu. Ve işte şimdiki İsrail devletinin temeli bu şartlar içinde atılmıştı. 1882 yıllarında Rusya'da Yahudiler aleyhinde meydana gelen harekette koğulan, kaçan kültürlü ve zengin Yahudiler barınacak bir yer aramışlar İngilizlerin ricası üzerine de Sultan Hamid bunların Filistin'de boş yerleri satın alarak yerleşmelerine müsaade etmiştir. Özellikle sahile yakın yerleri satın alarak kendilerine yurt edinen ve ziraatle uğraşmaya başlayan Yahudiler ektiklerinden hiçbir şey elde edemeyince istikballerinden korkmaya başlamışlar ve bu zor durumda Paris'te bulunan zengin Yahudilere başvurmuşlar. Topraklardan alınan numuneler tahlil edilince buralarda hububat yetişmeyeceği ancak bağcılık yapılabileceği öğrenilmiş, ne var ki bunun için de 5 yıl beklemek meselesi ortaya çıkmış. Bu bekleyiş için de mali imkânlarının zayıf olduğunu görmüşler. İşte bu sırada karşılarına zengin bir Yahudi olan Roçild çıkmış ve onlara az faizle para vermeyi, kendi tavsiyelerine riayet etmelerini teklif etmiş. Yahudiler Roçild'in tekliflerini teşekkürle karşılamış, bağcılığa başlamışlar. Roçild de bunları beş yıl beslemiş, köylerini yaptırmış, herkesin arazisine mütehassıslar göndermiş ve sistemli bir çalışmaya ön ayak olmuş. Her bağ sahibi iki katırlı dört tekerlekli bir de araba edinmiş ki mahsul vakti üzümleri bunlara yükler fabrikaya götürüp makbuz karşılığında teslim ederler. Fabrika bunları işler, satar, faiz ve masraflarını çıkardıktan sonra kârı herkesin verdiği üzüm miktarına göre dağıtılır. Böylece elde edilen şaraplar Fransa'nın meşhur şarapları ile dünya piyasasında rekabet etmeye başlamış. Gittikçe zenginleşen bu insanlar bir taraftan çalışma temposunu hızlandırırlarken bir taraftan da köylerini imara devam ediyorlardı. Bizim bulunduğumuz köyün evleri her türlü konfora sahip olmuştu. Köyde tiyatro, gazino, mektep, kimya laboratuvarı, eczane, dispanser ve benzeri gibi tesisler kurulmuş köyün yanına biber, kauçuk, palmiye ağaçları ile dolu bir de park yapılmıştı. Bu parktaki ağaçların herbirinin 35 yıllık olduğunu öğrenmiştik. Yahudiler otuz yıl içinde bu köye benzer 14 köy kurmuş buralarını Avrupa şehirlerine benzetmişlerdi. Yüksek tahsil yapmak isteyen genç Yahudiler İstanbul ve Avrupa'ya gönderilmişler bunların bir kısmı da bizim Galatasaray Lisesinden yetişmiş ve önemli insanlar olmuşlardı... Zamanın Kudüs Mutasarrıfı (valisi) Yahudilerin bu şekilde çoğalıp kökleşmesinden ürkmüş ve durumu bir raporla İstanbul'a bildirmiş. İşte bundan sonradır ki Sultan Hamid bunların buralarda arazi almasını yasak etmişti... Zaman geçtikçe aydın Yahudi gençleri arasında siyasi fikirler uyanmaya başlamış. Siyonist Teşkilat kurulmuş, savaşın başlaması ile de İngilizler bu teşkillattan yararlanarak kendilerine casuslar bulmuşlardı. İşte bizim tümen de bu durumda aralarına yerleşmişti. Burada şunu esefle bildiririm ki Prens Sabahattin'in yanında çalışmış genç bir yedek subayımız bunların delâleti ile kaçmış ve İngliiz harp gemilerine sığınmıştı..." ..... NOT: Bu bilgiler Taylan "Sorgun'un İmparatorluktan Cumhuriyet'e" adlı kitabından alındı.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.