Cumhuriyetimizin 82. yılında Türkiye'nin pozisyonu üzerinde birkaç cümle yazmak istiyorum. Hamâset edebiyatı dışında realist cümleler... Millî hedefimiz olan çağdaş uygarlık düzeyinin neresindeyiz. Yakınında mıyız? Uzağında veya çok uzağında mıyız? Bütün dertlerimizin özeti budur. Atatürk, erken ölmeseydi, İkinci Cihan Savaşı çıkmasa idi, demokrasimiz bozulup meclisler hakarete maruz kalmasa idi daha dirayetli ve vizyon sahibi devlet adamlarınca yönetilse idik, herhalde çağdaş uygarlık düzeyine (kendi tabiriyle aynen: muâsır medeniyet seviyesine) çok kısa zamanda ulaşacağımızı öngörmüştü. Halbuki bugün (muâsır) kelimesini (muassır) yazıp söyleyen bir kültür düzeyindeyiz. Ama şu andaki kalkınma hamlemizi sürekli kılabilir, millî hastalığımız olan mesele çıkartıp gündemi bozmak illetimizden kaçınabilirsek, büyük bir değişimi gerçekleştirir, en keskin reformları bile başarabiliriz. Böyle elverişli bir ortam hissediyorum. En kısa zamanda on beş bin dolar p.c. çizgisine ulaşırsak, gerçekten muazzam bir Türkiye ortaya çıkar. Böyle bir Türkiye'ye karşı Ermeni, Kürt ve benzeri oyunlar sergilenemez. Orta Doğu'nun güçlü ülkesi durumundan, Avrupa'nın güçlü ülkesi durumuna yükselmemiz işten değildir. Nüfus artışını durdurabilir, ilkel toplumlarda görülen yüksek çoğalma oranını yok edebilirsek, hedefe ulaşmamız çok kolaylaşacaktır. Eski huylarımız depreştiği takdirde ise, Avrupa düzeyinden çok uzaklarda yaşamaya mahkûmuz. 200 yılda büyük fedakârlıklar pahasına onca inkılâbı, böyle bir sonuç için yapmadık. Cumhuriyetin 90. yılında, aynı sınırlar içinde, Büyük Türkiye'nin gerçekleşmesini görmek istiyoruz. Bizi bu hedefe götüren her hamlenin yanındayız. Bu hedeften saptıracak her hamlenin karşısındayız. Böyle düşünmeyenlere çok dikkat edelim, yakamızı ellerinden kurtaralım...