Irak'a Türk askerinin gönderilmesini engellemek isteyenlerin birinci hedefi, Türkiye ile ABD arasındaki stratejik ittifakı bozmaktır. NATO içinde müttefikliğimizi epey aşan böylesine bir bağlaşıklık, çok devleti rahatsız ediyor. Uykuları kaçanlar var. Türkiye'nin milletlerarası söz sahibi olmasından, Irak'ta sözünü geçirmesinden korkanlardan tutunuz da, Türk deyince tüyleri ürperen manyaklara kadar, çok hasmımız mevcuttur. Türkiye, yalnız imparatorluk döneminin on milyon kilometre kare coğrafyasında değil, Cumhuriyet döneminin millî sınırları içinde bile, hasımlarının çok tuzağına düşmüştür. Hâlâ iki üç bin dolarda bocalayıp çırpınmamız, bunun en kesin ve en keskin göstergesidir. İçimizde de bizi dünyanın süper devleti ile bozuşturarak nice işimizi sürüncemede bırakmak isteyen mihraklar var. Bunları, 'Üçüncü Milenyum'un şartlarını kavramakta ve kabulde -daha çok duygusal sebeplerle- zorlanan, aslında Türk'ü seven, belki pek çok seven kişilerden ayırmak lâzımdır. Türkiye, Kürt devleti kurulmasını engelliyor diye bizi Amerika ile karşı karşıya getirecek faaliyette bulunanlar ile, nostalji yaşayan bu statükocu romantikleri ayırıyoruz. Ama onların da, Türk'ün yücelmesini ve Türkiye'nin güçlenmesini engellediklerini söylemek durumundayız. Kendisini gerçekten Irak Dışişleri Bakanı sanan kişinin, sandalyesine oturur oturmaz ilk cümlesi olarak Türk askerini istemeyiz lafzını telaffuzu, karaktersizliktir. Türkiye-ABD ilişkilerinin ve işbirliğinin bağımsız Kürdistan için olumsuz algılandığı ve endişeye düşüldüğü açıktır. ABD kaygan ve kaypak davranmaz, Türkiye ittifakını gerçekten istediğini vurgularsa, Irak'a Türk askeri gidecektir. Ve güneydoğumuzda yeni Irak'ı oluşturacak masada, biz de bulunacağız.