Büyükelçilik basmak

A -
A +

İngiltere, Tahran büyükelçiliğini kapattı. İtalya, Fransa, Hollanda, Almanya aynı şeyi yapmak için çalışmaya başladı, Tahran büyükelçilerini çağırdılar. Birleşik Amerika'nın zaten İran'la diplomatik ilişkisi yok. ABD'nin ve İran'ın bu ülkelerdeki menfaatlerini, Tahran ve Washington'daki İsviçre büyükelçiliği kolluyor. İran'da Batı husumeti sürüp giderse, yakında bütün demokrasileri Tahran'da İsviçre büyükelçiliği temsil edecek gibi!.. Bu suretle İran'ın ABD ve Avrupa Birliği ile ilişkileri kesiliyor. Aralarında savaş olsa idi, başka türlü olmazdı. İran, büyük ekonomik ve stratejik kayıpları göze alarak nasıl bu politikayı yürütüyor? Zira Suûdîler'den sonra dünyanın 2. petrol rezervine sahip. Doğalgazda da aynı çizgide. Halk, orta halli bir hayata razı edilmiş. Zira "kutsal cihad" yapıldığına inandırılmış. İktidarın bu iddiasına inanmayanlara hemen "Amerika'nın casusu, İsrail'in ajanı, İngilizler'in bilmem nesi" denip hakkından geliniyor. İran, çok büyük bir Fars kültürüne dayanıyor. Aydın tabaka hem sayı, hem kalite bakımından iyi yetişmiş. İran milliyetçiliği, nüfusun ancak yarısı Farslı olduğu için, asırlardan beri ve bugün, Nâdir Şâh Avşar'ın kabûl ettirdiği Câferî Şîîliği'ne dayanıyor. Sovyetler, Yugoslavya, Irak gibi ülkelerin milliyetler esasına göre ayrışması, çok uyanık olan İran diplomasisini elbette endişelendirdi. Onun için, her türlü zorluğu göze alarak Doğu Akdeniz'de tutunmaya çalışıyor. Suriye, Lübnan ve Filistin'de büyük ağırlığı var. Ağırlığını korumak, daha güçlendirmek ve yayılmak için, dört elle nükleer enerji sahibi olmaya sarıldı. Rejiminin geleceğini buna bağlı görüyor. Rejimi, Batı demokrasilerinin kabûl edemeyeceği uygulamalara dayanıyor. Nükleer silâha sahip olunca, bu coğrafyada istediğini yapacağına, demokrasi dünyasının bir nükleer savaşı göze alamayacağına inanıyor. Amerika'nın, İngiltere'nin yerine geçip, Orta Doğu politikasını üstlendiğini, bu politikanın petrol dağıtımı ve yollarını elde tutmak, dine dayalı Batı düşmanı örgütleri ortadan kaldırmak ve İsrail devletini korumak gibi üç temel ilkeye dayandığını biliyor. Türkiye'nin AK Parti ve Erdoğan'la Orta Doğu'da hattâ birinci söz sahibi ülke hâline gelmesini Tahran, İran aleyhine bir gelişme olarak değerlendiriyor. Geçmişe bakınca, 1930'lu yıllardaki Atatürk-Şâh Rıza Pehlevî dostluğu dışında, İran ile Türkiye'nin asırlar boyu hiçbir dönemde iş birliğine gidemediğini, 1918'e kadar çok kanlı savaşlar yaptıklarını görüyoruz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.