Hafta kapanmak üzere iken dış politikamızda sürpriz, HAMAS liderinin ansızın Ankara'yı ziyaretidir. Ankara, bizim taleplerimize de paralel bulunan ABD ve AB'nin isteklerini Filistin'de seçim kazanan HAMAS'a iletecektir. Bunları yerine getirip meşruiyet kazanın dostça tavsiyesinde bulunacaktır. Dün Washington'da Temsilciler Meclisi, yalnız tek muhalif oyla, HAMAS, İsrail'i tanıyıp silâh bırakmadıkça, Filistinliler'e yıllık para yardımı yapılmaması kararı aldı. Hafta, İran krizinin kızışması ile kapanıyor. İran, nükleer çalışmalarından vaz geçmiyeceğini, cumhurbaşkanı Ahmedinecad'ın Isfahan yakınındaki en önemli kuruluşun bulunduğu Natanz'daki nükleer tesisleri ziyaretle gösterdi. Amerika, Irak'ta Kerbelâ, Necef, Âzamiye gibi en kutsal mekânları, Bağdad Müzesi gibi beşer medeniyetinin ilk eserlerini içeren yerleri esirgemedi. Açık hava müzesi olan Isfahan'ın, benzeri bir felâketle karşılaşmasından ben, belli ki, İranlılar'dan fazla endişe ediyorum. Batı, İran'a atom bombası yaptırmıyacaktır. Dün Fransa dış işleri bakanı, İran'ın nükleer çalışmalarının sivil amaçlı olduğu hakkında yalan söylediğini, atom bombası yapmaya hazırlandığını bildirdi. Avusturya dış işleri bakanının ve evvelsi hafta Kudüs'te Almanya Şansölyesi'nin beyanları, aynı yöndedir. İran'ın, Rusya ile ortaklaşa nükleer çalışmada bulunmayı reddetmesi, Moskova'yı kızdırdı. Başta Türkiye olmak üzere, Müslüman âlemi de İran'ın atom bombası yapmasına karşıdır. Zira böyle bir durumda başta Türkiye, bir kaç Müslüman ülkesi daha atom bombası sahibi olmak isteyecektir. 1789 Fransası ve 1917 Rusyası gibi dünyaya meydan okuyan bir İran... Birleşmiş Milletler'den ambargo kararı çıksa bile, Tahran etkilenmiyecektir. Ben bu gidişin âkıbetini hayırlı görmüyorum. Washington'ın Tahran'a bombanı yap, İsrail'i tehditte devam et, eylemlerini sürdür ben karışmam demesi ihtimali sıfır'dır.