Avrupa Birliği için tarihin en büyük medeniyet projesi tanımı bana ait değildir. Sayın Süleyman Demirel böyle tarif etmiştir. Bana göre, Atatürk'ün muâsır medeniyyet seviyyesi buyurduğu çağdaş uygarlık düzeyinin ta kendisidir. Tıpkısının aynısıdır. Günümüzde daha başka, daha yüksek bir çağdaş medeniyet seviyesi yok ki... Avrupa Birliği'ne girmenin Atatürk reformlarından uzaklaşmak demek olduğu söylentisi, vaktiyle kemalist, şimdi ulusalcı denen faşizan grubun iddiasıdır. Şanghay'ın faziletlerinden bile bahsetmeye başladılar. AB normları, Atatürk'ün erişmek isteyip de 1938'de çok erken ölümüyle daha ortaya atamadığı kriterlerdir. Yoksa siz Atatürk'ü 1938'de misyonunu tamamlamış, o tarihte donup kalmış mı sanıyordunuz? Bugün en köklü devletler de, yeni yetmeler de, ortak bir en yüksek hayat standartı yaşamak için, insanca yaşamak için, çoğu demode ikinci derecede bir takım kurallarından vaz geçtiler. Almanya, Fransa, İngiltere, İspanya, Hollanda, Polonya... Tam 25 devlet vaz geçti. Bu 25 devletin toplam aklından daha akıllı olduğumuzu kabûl etmem. Megalomani sayarım. Yoksa bir zamanların burunlarından kıl aldırmayan rejimlerinin artık tarihe karıştığının farkında değil misiniz? O dönemlerdeki oligarşi'nin millete tahakkümüne çok mu imreniyorsunuz? İki Cihan Savaşı arasının (1918-1939) büyüleyici romantizmini, dehşetli nostaljisini ben de özlüyorum. Ama başka bir dünya oluştu. Ayılmak, sayıyla kendimize gelmek durumundayız. Türk milliyetçiliğinin, bir zamanların efsanevî, epik dönemindeki ilkeleri hızla yenilenmeye, değiştirilmeye muhtaçtır. Aksi takdirde Arz üzerindeki payımız daraldıkça daralıyor. Hissetmiyor musunuz? Farkında değil misiniz? Türk milliyetçiliğinin kurucularından, üstadlarımızın üstâdı Nâmık Kemâl'in değişmez fen mi vardır müstakar eşyâ mı kalmıştır? dediğinin üzerinden 140 yıl geçti. İnsaf yahu!..