Türkiye Cumhuriyeti, diğer devletlerin rejimlerine karışmaz. Ama, özellikle çağımızda, insan haklarına dayalı demokrasinin en iyi (veya en az kusurlu) yönetim şekli olduğunu savunur. Binaenaleyh İran'da ılıman veya müfrit olsun "Şii şeriati"nin uygulanması bizi ilgilendirmez. Ama bunun şartları vardır: Sovyetler'in dağılmasından sonra en büyük komşumuz hâline gelen İran, rejimini bize ihraç etmeye çalışmayacaktır. Nükleer veya biyolojik füze ile Türkiye'yi tehdid etmeyecek, hattâ tafra satmaya kalkışmayacaktır. Ayrıca İran'da Türkçe konuşan üçte birden çok fazla nüfusun esenliği de Türk olmamız bakımından bizi birinci derecede ilgilendirir. 8 yıllık İran-Irak harbinde İranlılar'ın cephede ön saflara Azeriler'i ve Iraklılar'ın da Türkmenler'i sürdüğünü unutan bir Türkiye, hafızasını yitirmiş ülke muamelesi görür. Buna, tıpkı Suriye ve Irak gibi İran'ın da PKK çetelerine destek verdiğini ekleyiniz. Tabiatiyle bu destek, Suriye ve Irak gibi devlet olmaya çalışan memleketlerin kabalığı ile değil, gelenekli İran devletinin ince diplomasisi ile yapıldı. Bütün bunlara, İran doğalgazından yediğimiz kazığı, iş adamlarımıza yapılan haksız işlemleri eklemek gerekiyor. Şimdi İran, bugün Birleşik Amerika dahil hiçbir devletin olmadığı kadar tam bir bağımsızlık, hattâ tecrit politikası iddia ediyor. İsrail başbakan yardımcısı Şimon Peres, İran dünya için ciddi bir tehlikedir diyor. Haydi İsrail'i geçelim. Avrupa Birliği İran'la ilişkilerimizi dondurabiliriz (yani kesebiliriz) diyor ki bunun Türkçe'ye tercümesini Amerika İran'a sataşırsa tarafsız kalırım (veya Irak'ta olduğu gibi pek çok AB ülkesi, Amerika'ya asker verir) şeklinde yaparsam, herhalde abartmış olmam. Ancak gene de yeni İran cumhurbaşkanının, seçim heyecanı ile apolitik konuşması ihtimalini düşünüyorum. İşlerin içine girince öyle bütün dünyayı karşısına alacak sözler söylenmeyeceğini göreceğini ümid ediyoruz. İran diplomasisi, dış politikada deneyimi olmayan inandığı ideolojinin heyecanı ile dolu genç başkanı elbette uyaracaktır. Amerika'ya gelince, İran'a sataştığı zaman kendisini desteklemeyen her devlete kötü muamele yapacak, onların hayat kaynaklarını kesmeye ve kurutmaya çalışacaktır. Tarihin yazılı olmayan kanunlarından birini hatırlatmakla yazıma son veriyorum: Bir türlü liberalleşemeyip bağnazlaşan devletlerin âkıbetleri izmihlâldir (çöküştür).