Tüpraş davası, iktidarla muhalefet arasındaki mal varlığını açıklama konusunu bastırabilir. Türkiye'nin zarara uğramak ihtimali vardır. Dış politikada, Başkan Bush ile İran cumhurbaşkanı Ahmedinecad, tam manasıyla kapıştılar. Baba Bush'la Saddam'ın kapışmasından Birinci Körfez Savaşı, oğul Bush'la Saddam'ınkinden İkinci Körfez Savaşı çıktı. İran'da Haşimi Rafsancani seçilse idi, ipler bu derecede gerilmezdi. Ama Allah adına yönettiği iddiasındaki bir şeriat rejiminde yolsuzluklar, İran'da radikalleri öne çıkardı. Bush: İran'ın nükleer silâh yapmasına izin vermem. İran halkı hürriyet mücadelesi ile bir an önce bu iktidarı başından atmalı. Radikal İslâm Şeytan'dır dedi. Hamas'ın hemen İsrail'i tanımasını da istedi. Ahmedinecad ânında cevap yetiştirdi: İran halkı hiçbir tehdide boyun eğmeyecek dedi. Bush'u da halkın oyu ile değil mahkeme kararı ile seçildi diyerek tahkir etmekten çekinmedi. Cihan devleti ile önemli bir devletin zirvede bu lisanla konuşması, savaş rüzgârları estirir. Amerika'nın, Birleşmiş Milletler'deki uzun müzakereleri beklemiyecek bir sabırsızlığa girdiği söylenebilir. Niçin? Çünkü Washington, İran'ın nükleer silâh sahibi olmaması hususunda Çin'i bile ikna etti. İran ise, nükleer çalışmalarını durdurmanın istiklâline aykırı düştüğü kanaatinde ısrardan başka, İsrail hakkındaki fikrini de değiştirmedi. Yahudiler'e zulm eden Avrupalılar'ın, Avrupa'da bir İsrail kurarak Müslüman toprağı Filistin'i boşaltmaları imasında bulundu. Avrupa'da mazideki Yahudi düşmanlığının önderi Almanya'dır. Almanya'nın, bir eyaletini, Avrupa'da Yeni İsrail kurulması için Yahudiler'e vermesi gerektiği manası çıkar. Şansölye Angela Merkel'in böyle algıladığına eminim. İsrail'i ziyaret ederek orada alenen İran'a o derecede sert çıkmasının izahı budur. Böylesine bir tarihî ortamda Türkiye, Tüpraş ve mal beyanı gibi ikinci derecede konulara aklını takarsa eyvah!..