Şeb-i Arûs

A -
A +

Şeb-i Arûs'un 738. yılını kutluyoruz. Konya'daki büyük törene ve âyîne bu yıl başbakanımız nekahet günlerinde bulunduğu için katılamıyor. Hazret-i Mevlânâ Celâleddin Rûmî'nin 17 Aralık 1273'te Konya'da vefatının yıl dönümüdür. 66 yaşını 2 ay 17 gün geçiyordu. Sonradan Mevlây-ı Rûm (Türkiye'nin Efendisi), kısaca Mevlânâ (Efendimiz) diye anılan ve adının sonuna Rûmi (Anadolulu) nisbesi getirilen Celaleddin, 30 Eylül 1207'de şimdi Afganistan'da kalan Güney Türkistan'ın Belh şehrinde doğdu. Büyük âlim sultanü'l-ulemâ (bilginler sultanı) lakablı Bahâeddin Veled ile Harzem-Şâh Türk hâkanlık hanedanından Mü'mine Hâtûn'un oğludur. Harzem-Şâh ile anlaşamayan Bahâeddin Veled, ailesi ile Türkistan'dan ayrıldı. Ülkeler gezip hac edip Karaman'a geldiği zaman, Mevlânâ 15 yaşında idi. Mü'mine Hâtun burada öldü. Sonra 1229'da Selçuklu Türkiyesi'nin taht şehri Konya'ya geldi. 23 Şubat 1231'de burada öldü. Selçukluların Kaanûnî Süleyman'ı olan Alâeddin Keykubâd'ın parlak yılları idi. Konya'nın en üst medresesindeki kürsüsüne, oğlu Celâleddin atandı. Ancak 1244'te Konya'ya Şems-i Tebrîzî adlı büyük mutasavvıf geldi. Tebrizli Mehmed Şemseddin'in irşâdı ile Celâleddin, ulemây-ı rüsûm silkinden çıktı. Tasavvuf okyanusuna daldı. Uçsuz bucaksız bir okyanus... Mevlânâ, bu yıllarda bu coğrafyaya gelen Muhyiddîn Arabî Hazretlerinin vahdet-i vücûd öğretisine dayanıyordu. Mevlânâ'nın daveti, İslam sınırlarını taşıyordu, cihanşümûl idi, bütün insanlığa hitâb ediyordu. Ama Mevlevî tarîkatinin kurucusu oğlu Sultan Veled'dir (Karaman 1226-Konya 1312). Bugün yalnız Birleşik Amerika'da milyonlarca Mevlevî muhibbi var. Mevlevî muhiblerince, ilâhî vuslata adım atan Mevlânâ'nın vefat günü yıl dönümünde matem tutulmaz. Bayramdır. Şenlik, şâdmânlık demidir. Yavuz ve Kaanûnî ve Dördüncü Murad gibi cihan hâkanları, Konya'dan geçerlerken, Mevlânâ'nın sandukasının saçaklarını öpmekle şereflenmişlerdir. Mevlevîlik, muazzam Osmanlı kültürünün oluşmasında en ağırlıklı faktörlerden biridir. Dâhiler yetiştirmiştir. Yoksul ve bay, hâkan ve kul, herkese nasîbince bir şeyler almıştır. Zira: İn simât-est bî-dirîğ ez-hâss-u â'm - İn-derin câ hest her kisrâ ta'âm (=bu soyludan da, yoksuldan da esirgenmemiş bir sofradır; burada, herkes için yiyecek bir şey vardır).

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.