Önce şunu söyleyeyim.. Okuduğunuz bu yazı, Devlet Bakanı Kemal Derviş ile Merkez Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçti'nin Bakanlar Kurulu'nda bilgi vermelerinden önce hazırlanmıştır. Savaş kötüdür. Kesinlikle arzulamıyoruz da.. Eğer ABD ve müttefiki Batı, Saddam Hüseyin'i devirmek amacıyla Irak'ı vurursa Türkiye ekonomisi nasıl etkilenir? Son on günün 'moda sorusu' bu.. Doğruyu kim söylerdi? Herkes her yerde fikir yürütüyor. Öylesine acayip senaryolar üretiliyor ki; Yeşilçam halt etmiş. Sorumuzun cevabını kimden alabilirdik acaba? Anlı şanlı Profesörler, emekli olmuş herşeyi çok bilen askerler, imparator gazeteciler.. Bizi aydınlatabilirler miydi? Tek kelime ile; hayır. Gerçekleri çarpıtmadan, kendi işlerine gelen biçimde yorumlamadan Irak krizini bu insanların değerlendirmelerini bekleyemezdim.. Düşündüm ve karar verdim. "Bu sorunun cevabını en doğru verecek olanlar ekonomi yönetiminin teknik adamlarıdır" diye.. Merkez Bankası yöneticilerini, Hazine Müsteşarlığı bürokratlarını aradım. A'sını, B'sini akla gelebilecek tüm ihtimalleri masaya yatırdılar. Irak krizinin savaşa dönüşmesi halinde ekonomimizin hali nice olurdu? Tokatı turizm yer Ortak görüş; "Türkiye için en iyisi operasyonun olmamasıdır. Savaş kaçınılmaz ise Irak operasyonu kışın yapılsın. O da olmayacaksa İlkbahar aylarında olabilir. Yaz mevsimini aman demeyin." Korkunun nedeni; turizm. 2002 turizm sezonunda Türkiye'nin ciddi bir turist akınına uğrayacağını hesaplıyor teknik adamlar. "12 milyar USD'lik turizm gelirinin üzerine çıkılır. Fakat Bağdat'a bomba yağmaya yaz aylarında başlarsa, turist gelmez, turizm geliri korkunç biçimde azalır" yorumunda bulunuyorlar. O halde 'altın yumurtlayan tavuk' özelliği taşıyan turizm sektöründe faaliyet gösterenler korkulu aylar yaşayacaklar ve yaşatacaklar. Faiz, döviz, enflasyon üçlüsü Hazine bonosu ve devlet tahvili faizlerinin yükselebileceğini belirtiyor Merkez Bankası ve Hazine yetkilileri. Faiz oranı hakkında rakam beyan etmekten kaçınıyorlar. "Halen yüzde 70'ler seviyesindeki ortalama faiz yüzde 100'ü aşar gibi" diyorum. Cevap: "....." Ya döviz. Sokaktaki vatandaştan çok piyasadaki söylentinin "Bağdat'a bomba düştüğü an Dolar 2 milyon, Euro 1.5 milyon TL" olduğunu anlatıyorum. Üstadlardan "Yok daha ne canım?" sözü geliyor. Merkez Bankası yöneticisi "Onbir yıl önceki Körfez savaşında Dolardaki artış yüzde 30-35 civarında gerçekleşmişti. Ve o dönem döviz rezervimiz bugünkü kadar bol değildi. Rakam söylemem de, dövize yönelişe karşı hazırlıklıyız" şeklinde konuşuyor. "Enflasyon patlar mı?" demeye kalmadan.. "Körfez savaşını baz alırsak yıllık enflasyonun 15-25 puan, o da en kötü şartlarda olacağı düşünebilir. Aylık enflasyon rakamları yüzde 5'ten aşağı olmaz" sözlerini sarfediyor teknik adamlar. İç piyasa ölür ve.. Ekonomiyi yöneten iki kurumun da ortak kanaati; iç tüketimin büyük oranlı daralacağı yönünde. Türkiye savaşa girmese dahi vatandaşın 'korkacağını' bu durumunda tüketime direkt yansıyacağını anlatıyor üst düzey yetkililer. Ve senaryonun kötüye dönmesinin beraberinde getireceği olumsuzlukları şöyle sıralıyorlar: "Savaşta ve savaş gerginliği dönemlerinde tüm dünyada görülmüştür. Sadece gıda malzemesi harcaması olur. Onun dışında tüketime gidilmez. Harcama yapmayan insanlar talepte bulunmaz. Böylelikle talep düşmesi ortaya çıkar. Talep olmayınca üretim iyice düşer. Satılamayan mal haliyle üretilmez. Üretemeyen, kazanamayan iş aleminin kazancı düşeceğine göre vergi veremez. Bu da vergi gelirini azaltır. Vergi geliri hedeflenin altında gerçekleşince kamu finansman dengesi negatife dönüşür. Bütçe beklentileri tutmazsa, Maliye gelir sağlayamazsa, Hazine'nin ihtiyacında ağırlık tamamiyle iç borçlanmaya kayar. Sonuçta yüksek faizli iç borç sağlanmasına yönelinir. Azalan iç borç stoku arttığı gibi pahalılaşır." Kötünün peşpeşe gelmesi halinde beklentiler böyle sıralanıyor. Borsaya ve petrole bakalım Geldik İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'na.. Yöneticilerimizin yorumlarına bakarsak. Sonuçta borsa düşecek. Fakat öyle 5 bin puan, 10 bin puan rakamlarında endeksin düşeceği hesaplanmıyor. Çünkü onbir yıl önce İMKB aşırı şiştiğinden ötürü düşüş de aşırı olmuştu. Türkiye zaten yabancı sermaye fakiri. 2002 yılında bile yabancı sermaye gelişine fazla umut bağlamayan ekonomi yönetiminin hassaslaştığı nokta, sıcak para ve yurtdışı krediler. Türkiye'nin Irak'a saldırılması sonrasında sıcak paranın gelmeyeceği endişesini gördüm ekonomi yöneticilerimizde. Huzurlarınızda Türkiye'nin baş belâsı petrol fiyatları. Ham petrolde varilin 26 Doları aşıp 30 Dolar seviyesine ulaşabileceği düşüncesindeki bürokratlar, bu konuda gerginler. Savaşın ekonomimizi durgunlaştırıp ithalatı engelleyeceğini hesaplıyorlar. İthalatın azalması size 'iyi' gelebilir. Fakat petrol fiyatlarındaki artışın devletin dövizli harcamasını ciddi oranda artıracağı düşüncesi hakim üstadlarda. Son söz Değerli okuyucularım, sakın Merkez Bankası Başkanlığı ve Hazine Müsteşarlığı yetkililerine kızmayın. Biz sorduk, onlar söyledi. Genel görüntü 'olumsuz ve kötü' rüzgar estiriyor. Yine de ekonomi yöneticilerimizde 'panik' gözükmüyor. Ama ekonomimizin zirve kurumları, kendilerini 'en kötüye' göre hazırladıklarından "dillerinin kemikleri yok." Benim anladığım kadarıyla.. Irak krizi savaşa dönse de dönmese de ekonomiye bir tahribat verecek. O zararı asgariye indirebilecek şartlar hazırlanmaya çalışılıyor. İşin ahlâki olanı da, doğruyu söylemek değil mi efendim?