"Temiz Müslümanlarız bid'at nedir bilmeyiz..."

A -
A +
Sultan Alparslan: "Biz, bu ülkeleri Allahü tealanın izniyle silah kuvveti ile aldık. Temiz Müslümanlarız, bid'at nedir bilmeyiz. Bu sebepledir ki, Allahü teala, halis Türkleri aziz kıldı..."

Lügatlerde bid'at, "sonradan çıkarılan şey" olarak tarif ediliyor. Bu da ya âdette ya da ibadette olur... Sevap beklenilmeden, dünya menfaati için yapılan şeyler "âdette bid'at"tir. Âdette bid'at, bir ibadeti bozmazsa veya dinin yasak ettiği bir şey değilse günah olmaz. Mesela; ceket, pardösü giymek, çay ve kahve içmek böyledir... 
Resulullahın ve dört halifesi zamanında bulunmayıp da, dinimizde, sonradan meydana çıkarılan, uydurulan inanışlara, sözlere, işlere, şekillere ve âdetlere ise "ibadette bid'at" denir. İbadetlere bid'at karıştırmak büyük günahtır. Bid'atlerin bazıları küfür, bazıları ise büyük günahtır. Hadis-i şerifte, (Her bid'at sapıklıktır) buyuruldu.
Bid'at çıkaran, dinde noksanlık görüp bazı hükümleri değiştirmeye, yeni hükümler koymaya çalışır. Sahih hadisleri uydurma zanneder, İslam âlimlerini beğenmez. Bid'at ehli kibirlidir... İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
"Bid'at ehli, yapacağı değişikliklerle, dini düzelteceklerini, olgunlaştıracaklarını zannederek bid'at çıkarıyor, bid'atlerin zulmetleri ile sünnetin nurunu örtmeye çalışıyorlar. Bunlar, dinin noksanlıklarını tamamladıklarını iddia ediyorlar. Bilmiyorlar ki din noksan değil, kâmildir. Dini noksan sanıp, tamamlamaya [çağa uydurmaya, çeşitli bid'atler çıkarmaya] çalışmak, Maide suresinin, (Bugün sizin için dininizi ikmâl eyledim. Üzerinize olan nimetimi tamamladım ve size din olarak İslamiyet'i vermekle razı oldum) mealindeki 3. âyetine inanmamak olur." (m.260)
Peygamber efendimiz buyuruyor ki:
(Kıyamete yakın ilim azalır, cehalet artar.) Bundan anlaşılıyor ki, asr-ı saadetten uzaklaştıkça ilim azalacak, cehalet çoğalacaktır. Cahillik çoğalınca da, sapıklar türeyecek, halkı sapıtmaya çalışacaklardır. Sünneti bid'at gibi gösterecekler, bid'atleri de sünnetmiş gibi cilalayıp halka sunacaklardır. Yani hakkı bâtıl olarak gösterecekler, bâtılları hak olarak sunacaklardır. Böyle yapılınca da, o milletin sapıtması kaçınılmaz olur. Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Hidayete kavuşan hiçbir topluluk, hakkı bâtıl, bâtılı hak göstermeye çalışmadıkça, dalâlete düşmez, yani sapıtmaz.)
Bugünkü yazımızı; böyle bir 26 Ağustos'ta Malazgirt zaferiyle Anadolu kapılarını bizlere açan Büyük Selçuklu Sultanı Muhammed Alparslan'ın bir sözüyle bitirelim:
"Biz, bu ülkeleri Allahü tealanın izniyle silah kuvveti ile aldık. Temiz Müslümanlarız, bid'at nedir bilmeyiz. Bu sebepledir ki, Allahü teala, halis Türkleri aziz kıldı..."
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.