"Abdest almasını sizden öğrendim"

A -
A +
Hazret-i Hasan ve hazreti Hüseyin bir gün çölde gidiyorlardı. Bir ihtiyârın abdest aldığını gördüler. Ancak, adamcağız abdesti doğru almıyor, şartlarına uymuyordu.
 
 
Câhil kimseler, ahmaklar, din bilgisi olmayanlar, lüzumsuz kızmaya, bağırıp çağırmaya "erkeklik" ve "izzet-i nefs" diyorlar. Gadab kötü huyunu süslüyorlar, güzel göstermeye çalışıyorlar. Kızmanın, sinirlenmenin iyi olduğunu söylüyorlar. Böyle düşünmek, câhilliktir. Dini bilmemektir. Bağırıp çağırmakla, sertlikle bir yere varılamaz.
Kızmak, bağırıp çağırmak ruha sıkıntı verdiği gibi bedene de zararlıdır. Bunun için dinimiz, kızmamayı, sinirlenmemeyi emretmiştir. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: 
(Gadaba gelen kimse, ayakta ise otursun. Gadabı devam ederse, yan yatsın!)  Ayakta olanın intikam alması kolaydır. Oturunca, azalır. Yatınca, daha azalır. Gadab, kibirden doğar. Yatmak, kibrin azalmasına sebep olur. Gadab edince, (Allahümmagfir li-zenbî ve ezhib gayza kalbî ve ecirnî mineşşeytân) duasını okumak, hadîs-i şerîfte emrolundu ki; "Yâ Rabbî! Günâhımı affeyle. Beni kalbimdeki gadabdan ve şeytânın vesvesesinden kurtar!" demektir.
Gadablanan insana yumuşak davranamayan kimse, onun yanından ayrılmalı, onunla buluşmamalıdır.
Hazret-i Hasan ve hazreti Hüseyin bir gün çölde gidiyorlardı. Bir ihtiyârın abdest aldığını gördüler. Ancak, adamcağız abdesti doğru almıyor, şartlarına uymuyordu. Yaşlı olduğu için, "böyle abdest olmaz" demeye sıkıldılar. Yanına giderek,
- Muhterem efendim! Birbirimizden daha iyi abdest aldığımızı zannediyoruz. Bir abdest alalım. Bize, hangimizin haklı olduğunu söyler misiniz? dediler.
Önce hazret-i Hasan, sonra hazret-i Hüseyin güzel bir abdest aldılar. İhtiyar, dikkatle onları seyretti. Sonra dedi ki:
- Evlatlarım! Abdest almasını doğru olarak şimdi sizden öğrendim!
           ***
İbrâhîm aleyhisselâm, iki yüz Mecusi'ye (ateşperest) ziyâfet verdi. Yemekten sonra;
- Bize ne emredersen yapalım dediler. Hazreti İbrâhim;
- Sizden bir dileğim var, benim Rabbime bir kere secde etmenizi istiyorum, buyurdu.
Misafirler kendi aralarında şöyle konuştular:
- Bu ihtiyârın ihsânları, ziyâfetleri meşhurdur. Bunlardan mahrum kalmayalım. Bunu kırmayıp, bir secde eder, sonra yine kendi inancımızı yaşarız. Bir zararı olmaz...
Bunlar secdede iken, İbrâhîm aleyhisselâm şöyle dua etti: 
"Yâ Rabbî! Gücümün yettiği bu kadar! Daha fazlasını yaptırmak elimden gelmiyor. Bunları hidâyete, saâdete kavuşturmak, ancak senin kudretindedir. Bunlara iman nasîb eyle!" 
Duâsı kabul olup, hepsi iman etti.
Evet, insanlara faydalı olmak, ancak sertlikten, öfkeden uzak durarak; yumuşaklıkla, tatlı dil ve güler yüz ile olur.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.