“Öğretmen bir babanın öğretmen olan evladıyım”

A -
A +
Birçok yere derdimi anlattığım hâlde geri dönüş olmadı. Ben ülkeme 14 yıl hakkıyla hizmet etmiş öğretmen bir babanın öğretmen olan evladıyım. 15 Temmuz’dan sonra yaşadıklarımızın tarifi mümkün değil. Yasal olan bir sendika mensubiyeti sebebiyle sorgusuz sualsiz “vatan haini” ilan edilmek hem bizler için hem de bizleri vatan sevgisiyle yetiştiren ailelerimiz için büyük bir yıkım oldu.
Ben adalete güvenip ülkemizdeki mahkemelere başvuru yaptım. Sebebi FETÖ’cü olmam değil masum ve mağdur olmamdır. Hiçbir özel kurumda çalışmama izin verilmiyor. Sigortalı işe giremiyorum. Sağlık sigortam bitti. GSS başvurum yazı gelene kadar işleme konulmuyor. Banka hesaplarım bloke edildi. Kredi kartlarımın limitleri sıfırlandı. Son maaşım geri istendi. Evimize beş aydır beş kuruş girmiyor. Bozulan psikolojimiz, yok sayılan emeklerimiz ve dahası, dahası... Adalet ve huzurun hâkim olduğu güzel günlere tüm Türkiye olarak kavuşmak dileğiyle. Allah vatanımızın birlik ve dirliğine zeval vermesin, terör ve şer odaklarına fırsat vermesin...
Şuna inanıyorum, insanlar bilseler her şey çok farklı olacak. Bizim ülkemiz Filistin’e, Bosna’ya, Somali’ye, Arakan’a, Halep’e kardeş olmuş necip bir millet. Kendi komşusuna, meslektaşına, arkadaşına, öğretmenine, polisine kendi evlatlarına sırtını dönmez. Bugünler geçecek, önemli olan kriz anında herkesin sorumluluğunu tam yerine getirmesi ve işini en iyi şekilde yapması.
Ben vatan haini değilim, kırk yıl da deseler olmam. Yasal yollarla hakkımı aramaya devam edeceğim. Basından ricam haber yaparken benim gibi gerçek mağdurları da düşünüp hassas davranılmasıdır...
             Rumuz: Z.Ç.
 
 
 
“Kan yuttum kızılcık şerbeti içtim” dedim
 
Almanya’dan yazan "Kırçiçeği" rumuzlu okuyucumuz diyor ki:
Feridun Ağabey, bu köşe iyi ki var. Dertlerimizi duygularımızı yazıyoruz, yazılanları okuyoruz. Hani gurbetçilerin iyi bildiği “ithal gelin”-“ithal damat” evlilikleri vardır. Ben de Almanya’ya ithal gelin olarak gelen bir gelinim. Amcamın oğluyla evlendirilerek Almanya’ya gelin gittim. İlk başlarda “ha kendi evim ha amcamın evi” zannettiğim Almanya bana zindan oldu. Gelin olduğum evden dışarı adımımı attırmadılar. Dil bilmiyordum yer bilmiyordum. İki odalı derme çatma bir evde hapis gibi yaşarken amcamın hanımı, yani kaynanam bana olmadık eziyetler etti. Ağır hakaretlerde bulundu. “Paramız için geldin” diye gururumla oynadı. Kocamı akşam eve geldiğinde doldurarak hiç suçum günahım hatam yok iken bana dayaklar attırdı. Türkiye’den ailem ile telefonda görüştürmediler. Onlar aradığında da yanı başımda dikelip anneme babama bir şey söylememe engel oldu. Beni kendine bir köle etti. Neler çektim neler… Çok aç yattım, kimselere söyleyemedim. Çamaşır makinesi olduğu hâlde kışta kıyamette bebeklerimin bezini leğende yıkattırdı bana deterjan gitmesin diye. Kocama derdimi anlatmaya çalışırken onun annesinden benden daha çok çekindiğini gördüm. Kayınpeder hiçbir konuda evle ilgilenmezdi. Ama o evde kan yuttum kızılcık şerbeti içtim, dedim...
Aradan yıllar geçti. Kayınpeder rahmetli oldu. Benim iki oğlum bir kızım oldu. Onlar büyüdüler bana “annem” derken üzerime titriyorlar. Yeni güzel ve ferah bir eve çıktık. Çocuklarımın sayesinde huzura kavuştum. Sabrımın mükâfatını evlatlarımda gördüm. Kaynanam ise iyice ihtiyarladı. Şimdi elime düştü. Göz göze geldiğimizde bana yaptıklarını hatırlayıp ağlıyor. Benden af diliyor. Çünkü kendi öz kızı bile onu alıp da bakmıyor. Ben de kocama “götür huzurevine yatır!” desem dediğimi yapmak zorunda kalır. Ama ben dayanamıyorum. Her defasında onu gördükçe yaptıkları gözümün önüne geliyor içim kıyılıyor ama “onun gibi ona kötülük edersem ondan ne farkım kalır” diyorum. Çocuklarıma da hep tembih ettim “Babaannenize karşı en ufak bir saygısızlığınızı görürsem sütüm size haram olsun” dedim...
Şimdi gençliğimi burnumdan getiren kaynanama ihtiyarlığında bakıyorum. Ömrümüz olduğu sürece de bakacağım. Sadece kayınvalidelere şunu diyorum; yarın ihtiyacınız olacak olan gelinlerinize bugünü zehir etmeyin ne olur! Sonra çok mahcup olunuyor çok...
 
 
Kitap ve kıyafet ihtiyacımız var
 
“Feridun Ağabey, ben Kırklareli E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda adli hükümlüyüm. Sizin aracılığınızla hayırsever okuyucularınızdan kitap ve elbise istedim. Sağ olsun okurlarınız birçok kitap ve elbise gönderdi. Buradaki yardıma muhtaç durumda olanlara da yansıtmak üzere yardımsever okuyucularımızdan yine kitap ve kıyafet beklediğimizi bildirmek istiyorum. Eşofman takımı, kışlık mont, yelek ve hırka spor ayakkabı kot veya kumaş pantolon, kazak ve kişisel gelişimle ilgili kitap dergi, psikoloji kitapları, roman ve hikâye ile dinî kitaplar gönderilirse bizler bunlarla çok mutlu oluyoruz. Hayırseverlere şimdiden teşekkür ediyorum.”
           Hüseyin Atkan-Kırklareli 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.