Erzurum Valiliğimizin tensiplerine sunuyoruz

A -
A +
Sayın Valim, meslektaşımız olduğunu ifade eden okuyucumuz gazetemize gönderdiği faksta derdini anlatmıştı. 1958 Erzurum doğumlu olduğunu birkaç ulusal gazetede sabit kameramanlık görevlerinde bulunduğunu son olarak Erzurum’da Yeni Doğu isimli mahalli gazeteyi çıkardığını belirtmişti. Meslektaşımız 1994 yılında ağır bir kaza geçirmiş. Tabii sigortası da olmadığı için çok mağdur olmuş. %65 raporlu ve dışarıdan emekli. Kendi evi yok ve kirada oturuyor. Diyor ki:
“İki oğlum var. Bir tanesi evli ve iki çocuğu var.  Diğer oğlum da yakında nasip olursa askere gidecek. Askere gidecek oğluma da söz kestik. Ağabey derdimi kimselere anlatamıyorum. Köşende bana da yer ayırırsan memnun olurum. Eğer bana bir imkân sağlayan hayır sahibi olursa bastonumla da olsa bulunduğum çevrede bir iş yapıp geçimimi sağlamaya çalışırım. Hanımım benim her şeyim. Elim ayağım, Allah kendisinden razı olsun. Sakat ayağımı çorabımı o giydiriyor kendisine nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum. Ama bütün bu hayatın zorluklarını sadece emekli aylığım 1500 lira ile göğüslemeye çalışıyorum. Başaramıyorum. Şu anda faizleriyle birlikte kırk bin lirayı bulan borçlarım var. Bunları ödemekte zorlanıyorum. Bu sebeple gelen telefonlar bizi canımızdan usandırdı. Sizden ricam benim bu civarda çalışabileceğim bir iş imkânı olursa bir de borçlarımı kapatmada bana yardım edecek hayır sahipleri olursa; oğlumu askere gönderirken boynumuz bükük kalmaz.”
Bu okuyucumuzun ve meslektaşımızın sıkıntısını iki defa köşemizde yazdık ama bir iletişim cevabı gelmedi. En son gönderdiği faksta da gelen ihbarnamede bu ayın sonuna kadar evinin boşaltılması istenmiş. Üzüntüden ve çaresizlikten geceleri dahi uyuyamaz olan meslektaşımız “bu sakat hâlimle çocuklarımla sokakta kalırsam ne yapar, nereye giderim” diyor. İletişim numarası 0552 325 03 64 olan meslektaşımız Ünal Kara kardeşimiz için hatırımıza Valiliğimiz kanalıyla devletimizin inceleme yaparak gerekli görürlerse şefkat elini uzatacakları fikri geldi. Konuyu takdirlerinize ve tensiplerinize sunuyor Valiliğimiz ve devletimiz olarak iyi ki varsınız diyoruz. (F.A.)
 
 
"Vatanın kıymetini bilin n’olur!..”
 
"Şimdi gurbet ellerdeyim Feridun Ağabey… Almanya’ya muhtaç etti yoksulluk bizi… Biz yedi kardeştik… Aç açık hâldeydik… Bir zeytini iki kere ısırırdık. Peynir yerine çökelek yerdik… Babamın demli çayı hazır olurdu sabahları… Kuyruklu sobanın üzerinde gevretilen yufka ekmeklerin üzerine çökelek döküp dürüm yapıp çay ile yediğimiz gün bayram olurdu bize… Canım babam kuru ekmekle soğanı katık eder öyle akşam ederdi çoğu kez… El kapısında değildik… Ama el işinde çalışıyorduk… Abilerim kardeşlerim tarlada ırgat olarak çalışır akşama da kara lastiklerini dış kapıda bırakır gecekondu evimize öyle girerlerdi… Onların çamurlu ayakkabılarını ben yıkardım… Hiç teşekkür bile beklemeden… Şimdi Gurbet ellerindeyim… Çoluk çocuğa karıştım… Her şey var çok şükür soframızda… Ne toprak evler ne çamurlu kara lastikler… Ama o çocukluğumdaki mutluluk yok… O huzurum yok… Ah, çocukluğumda kurduğum hayallerim yok… Sadece uzaklardan ülkemin hasretini içime çekip ağlıyorum… Bir gün olsun gözyaşım dinmedi… Yaşıyorum burada yaşamak denirse… Topraksız kefensiz ölüyüm azar azar… Rabbim kimseyi çaresiz bırakmasın… Gurbet elden birer ikişer gurbete dönüyor tanıdıklarım uzak yakın… Her biri burada son nefesini verdikten sonra 'tahta at'a binerek dönüyor… Belki bir gün ben de döneceğim… Rabbimden 'cansız at'a binerek değil geldiğimde vatanımın toprağını öperek dönmeyi nasip etmesini diliyorum… Siz vatanda yaşayanlar! Vatanın kıymetini bilin n’olur…”
         Rumuz “Rumeysa”-Almanya
 
 
Büyüklerinizi korkutmayın çocuklar
 
Metrobüste giderken tıkış tıkış yolcuların arasında karşılıklı ikişerli koltuğun olduğu yerde bir feryat koptu… Telefonda bir kadın hıçkırarak ağlamaya başlamıştı. Hem ağlıyor hem “neredesin kızım!” diyordu… Yanındaki tanıdıklar “oh çok şükür” derken telefonda konuşan kadının sinirleri boşalmış ağlamaya başlamıştı. Meğer iki üç saatten beri on yaşındaki kızına ulaşamayan bir anneymiş. Telefona cevap vermiyormuş. Koskoca İstanbul’da başına bir hâl mi geldi diye yüreği ağzına gelmiş. Kız ise halasına uğramış ama annem merak eder diye düşünmemiş. Telefon da sessizde ve çantada olduğu için duymamış. O annenin o hâlini görünce sizin aracılığınızla çocuklara seslenmek istedim: Nerede olursanız olun annenizi babanızı bilgilendirin. Onları merakta bırakmayın çocuklar. Onları korkutmayın.”
          Sabahat Aslı-İstanbul
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.