Derince Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimliğine

A -
A +
Saygıdeğer Başhekimim, 29 Kasım 2019 Cuma günü Kocaeli’den okuyucumuz Mustafa Türüdü’nün dokuz yaşındaki torunuyla ilgili dileğini “Derince Eğitim ve Araştırma Hastanesinden bu çocuğa randevu istiyoruz” başlığıyla yayınlamıştık. Şöyle diyordu okuyucumuz: “Feridun Ağabey, benim 9 yaşında bir torunum var. Hiperaktif ilaç tedavisini bütün imkânlarımızı zorlayarak özel hastanede yaptırıyoruz. Yalnız rehabilitasyon merkezine de gitmesi gerekiyor. Onun için de Derince Eğitim Araştırma Hastanesinden heyet raporu alması lazım ama hastanenin bütün randevuları sürekli dolu. Her gün 182 184 çağrı merkezlerini arıyorum dolu. Eğitim yılının yarısı oldu çocuk daha eğitime gidemedi. CİMER SABİM gibi kuruluşları aradım ilgilenen olmadı. Türkiye’de ilahiyat, eğitim, mühendislik, hukuk fakültesinden geçilmiyor mezunları işsiz. Ama Kocaeli’de Çocuk Psikiyatristi devlette sadece 3 tane. Bu bir çelişki değil mi? Köşenizde yer verirseniz belki bir yetkili görür de ilgilenir. Telefonum sizde kayıtlı...”
Geçtiğimiz gün okuyucumuzun gönderdiği bilgi ise şöyle: “Beyefendi size 9 yaşındaki torunumun sağlık sorunu ile ilgili Derince Eğitim ve Araştırma Hastanesinden randevu alamadığımı söyleyerek, sizden yardım istemiştim. Sağ olun ilgilenip sayfanızda aynı gün yer verdiniz. Ancak hastaneden ilgilenen olmadı. Şubat sonuna veya mart başına ancak onda da yine ileri bir tarihe randevu verebileceklerini söylediler. İlginize çok teşekkür ederim Allah sizden razı olsun..”
Saygıdeğer Baştabibim, bu gelişmeden kesinlikle sizin haberiniz olmadığını düşünüyorum. Biliyorum ki haberiniz olsa bir çocuğun eğitim hayatının geleceğini ne derece olumsuz etkileyeceğini -yıllarını okumak ve bir meslek sahibi olmak için veren kimse olarak- yine en iyi siz bilirsiniz. Sizin bu konuda bu yavrucağı sevindirecek girişimde bulunacağınızdan eminiz. O bakımdan konuyu doğrudan size arz ediyor müjdeli haberinizi bekliyoruz. Çocuklarımız eğitimden geri kalmasın diyoruz. Saygılarımızla. (F.A.)
 
 
Sussam gönül razı değil söylesem kâr etmiyor
 
“Diyorum ki evladım yemeyin şunu! Yemeyin ambalajlı paket gıdayı. Birçok çiğ hazır çiğ köftenin içinde ne hazır gıdalar var, içine kullanılan malzemelerin çoğunda yabancı ve sağlığa zararlı bir sürü katkı maddesi var. Hepsi insan beynine hoş gelen kimyasallarla tiryakilik kazandırıyor, falan filan… Dilimin döndüğünce anlatıyorum. Hiç etki ediyor mu? Aksine sanki alması için zorluyorum gibi gidip gidip alıyorlar. Bu nasıl bir nesil anlamak mümkün değil. Hem bir şey bilmiyor hem bileni dinlemiyor, gününü gün etmek anı yaşamak, keyifli bir gün geçirmek… Yarın ne olacak? Yarını düşünen yok… Düne kadar pantolonları daralta daralta tayt yapıp vücuda yapıştırdılar. Erkek çocuklarına bile tayt giydirdiler moda diyerek… Şimdi pantolonları tekrar bollaştırıyorlar… Biz de sanıyoruz ki çocuğumuz bizimle… Bizim yanımızda ama modanın rüzgârına göre savruluyorlar… Biz sadece kendi kendimize paralanıp duruyoruz. Ne hâliniz varsa görün diyeceğim ama yüreğim el vermiyor. Sussam gönül razı değil söylesem kâr etmiyor...”
         Mustafa Kara-Ankara
 
 
Şekerli ürünler çocuklarımızı esir aldı
 
Feridun Ağabey, markete girdim, reçel kavanozuna, helva ambalajına, nar ekşisinin şişesine, sakıza, tost ekmeğine, yoğurt kabına, keke, gofrete, gazoza, fıstık ezmesine, çikolataya, ketçaba vb. baktım; hepsinde mısır şurubu, glikoz şurubu, fruktoz, NBŞ (nişasta bazlı şeker) yapay tatlandırıcı, dekstroz, melas, maltoz, hidrolize edilmiş nişasta, şeker kamışı vb. gibi maddeler gördüm.
Bunların hepsi bünyede yağa dönüşen toksik ürünler... Paketli gıdaların çoğunda kanser yapıcı sahte şekerler var. Şeker katkısı olmayan ürün bulmak neredeyse imkânsız hâle geldi. Zararlı şekerler ucuz olduğu için en bilinen firmalar bile bunları kullanıyor. Bağımlılık yapan şekerli ürünler çocuklarımızı esir aldı. Öğrencilerimiz "Kantinde neden şekerli ürünler, çikolatalar satılmıyor" diye soruyorlar. "Bunlar zararlı, kanser yapıcı" dediğimizde "öyle ise bunlar neden her markette satılıyor" itirazı ile karşılaşıyoruz... Eğitimciler olarak böyle zorlanıyoruz. 1980'li yıllardan sonra market raflarını tamamen şekerli ve palm, kanola yağlı, MSG'li sahte ürünler doldurdu. Aradan geçen 40 yılda kanser, obezite, şeker, kalp, damar, felç türü hastalıklar patlama yaptı. Bu gidişata nasıl son vereceğiz?..
           Bir Eğitimci
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.