Anne olmak kolay değil elbette ama…

A -
A +

Feridun Ağabey, annelerin çocuklarını çocukça yetiştirmesiyle ilgili iki günlük yazı okudum. Anneliğin kolay olmadığını hepimiz biliyoruz ama bu konuda gençlerimize örnek olan yok. Geçen gün Fatih’te caddede üç-dört yaşındaki çocuğuyla yürüyen bir anneyle karşılaştım. Çocuğunun elinde bir mısır koçanı vardı. İki defa ya ısırmış ya ısırmamıştı. Anne ise bir adım önde elinde telefon bir şeye bakarak ilerliyorlardı. Tam hizama geldikleri anda çocuk elindeki mısır koçanını tutamadı ve yere düşürdü…

Ağlamaya başlayınca annesi farkına vardı. Hemen hijyen dürtüsüyle “tamam, bırak artık o kirlendi sakın!” diyerek yere düşen közlenmiş mısır koçanından uzaklaştırdı çocuğu… Çocuk ağlamaya başladı hâliyle… Annenin yaklaşımı “Ağlama!” sadece bu kadar… Yeniden mısır almak şansları da yoktu…

Çocuğu ağlaya ağlaya sürüklercesine mısır koçanından uzaklaştırdı. Şimdi bakalım annenin yapması gerekenlere… O çocuk orada ağlamasın da başka ne yapsın. O an o çocuğa ağlama demek kadar anlamsız bir yaklaşım olamaz… Anne önce o mısır koçanını aldığında iki veya üç parçaya bölüp parça parça çocuğun eline verecekti. Çünkü o koçanın o minik eller için bir iki dakika sonra tutulamaz ağırlıkta bir yük olacağını düşünmeliydi. Çocuk yine de düşürdüğünde “bak yürüyerek zor oluyor” diyerek ikinci parçayı eline tutuştururken oturarak yemesini sağlayabilirdi. Ayrıca çocuğun elinden düşen koçanın tamamı değil üçte biri olurdu…

Yere düşen mısır koçanını da o hâlde bırakmaz alıp bir çöp kutusuna atmak için girişimde bulunurdu… Bütün bunları yapmak için çocuğuyla ilgilendiği dakikalarda cep telefonuna lütfen bakmazdı… Ama maalesef kendimiz sosyal medyanın esiri olmuşuz çocuklarımızdan habersiziz.

           Rumuz: “Gül Anne”-İstanbul

 

 

“Okumadan imza atmam!” demeyi bir başarsak

 

Feridun Ağabey, davetsiz ve teklifsiz bilmediğimiz telefonlardan kurtuluşumuz olmayacak galiba. Bir günde en az üç defa arayan bir kurumsal telefon hattında banttan kayıt ses anlatacaklarını anlattıktan sonra diyor ki: “İlgilenmiyorsanız lütfen 2’yi tuşlayın!” Ama 2’yi de tuşlasak, reddetmiş de olsak, yine arıyorlar yine arıyorlar… Bunlara herhangi bir yaptırım gelmiyor maalesef...

Bu arada bir şey fark ettim. Aracımı servis bakımına götürdüğümde bana imzalatılan servis bakım sözleşmesinde en altta uzunca bir paragraf vardı ve orada iletişim bilgilerimin gerektiğinde üçüncü kişilerle paylaşılmasını kabul ediyorum ifadesi vardı… Biz de servis yetkilisi “şuraları imzalayın” dediğinde hiç okumadan imzaladık. Sonra ikinci nüshasını okurken farkına vardım. Demek ki kurumlar birbirleriyle bu şekilde müşteri iletişim bilgilerini paylaşıyorlar. Biz vatandaşlar da sürekli aranan bilgi verilen ve nihayetinde rahatsız edilen oluyoruz… Bir hukuki mücadele başlatsak kim bilir ne zaman imzaladığımız bir belgede onay verdiğimiz ortaya çıkacak. “Şurayı imzalayın” denildiğinde “okumadan imza atmam” demeyi niyeyse çoğumuz söyleyemiyoruz. Bu öz güveni ne zaman kazacağız bilemiyorum. Selamlar…”

       Murat Namık-İstanbul

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.