Saygıdeğer Feridun Ağabey…
Ulaşım araçlarındaki problemleri size zaman zaman yazıyorum. Otobüste, metrobüste, metroda her zaman etrafa yaydığı gürültüyü umursamayan insanlar var tabii. Fakat araçlar kalabalıksa herkes sesini ya telefondakine ya yanındakine duyurmak için daha çok bağırıyor ve korkunç bir gürültü kirliliği yaşanıyor...
O gün de öyle saatlerden biriydi. Marmaray’da bir kadın yolcu telefonunda görüntülü konuşmaya başladı. Dediğim gibi gürültü zaten çok fazla. O da karşısındakine sesini duyurmak için bağırıyor. Susar diye epey bekledim ama nafile.
Sonunda “Hanımefendi, o telefon kulakla da kullanılıyor, sesi içeri alır mısınız” dedim. İlkinde duyduğu hâlde duymazdan geldi. Yanında 10-12 yaşlarında bir kızı vardı. Ona bile kıpkırmızı ruj sürmüş dersem, kızı ne kadar umurunda, anlarsınız. Deyim yerindeyse, kızcağız küçüldü koltukta. En istemediğim şey çocukların rencide olması. Rencide oldukça ya daha da içine kapanıyorlar ya da örnek alarak rencide etmeyi öğreniyorlar çünkü. Sonra nahoş konuşmalar ve polemikler yaşadık. Zaten o durumda, kimsenin kimseyi ikna etmesi mümkün mü? Hiiiç umursamadı...
Sizin aracılığınızla Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ait İETT yetkililerine iletseniz de araçlarda “Lütfen inenlere öncelik veriniz” anonsunu 105 kere tekrarlayacağına, arada da “Yüksek sesle konuşmayınız” “Konuşarak çevrenizdekileri rahatsız etmeyiniz” gibi uyarılar da yapsınlar. Stickerler yapıştırsınlar bu konuda. Toplumda yaşamayı bilmeyen insanlar “İstediğim gibi konuşurum, yasak değil, senin istediğini mi yapacağım” şeklinde çirkin tarzda konuşabiliyor çünkü. Madem sosyal ortamlarda nasıl davranılacağını çoğumuz unuttuk hiç olmazsa anonslarla hatırlatalım. Saygılarımla…
Cansu Aslan
Asıl sorun okullarda artan akran zorbalığı!
Feridun Ağabey, son zamanlarda bu soruyu kendi kendime daha çok sormaya başladım. Yaşadığımız olaylar medyada gördüğümüz, TV ekranlarında seyrettiğimiz yürek sızlatan, nefret yayan haberler bu soruyu sormamıza sebep oluyor. Daha önce de yazdığımız yazılarımızda “biz nereye gidiyoruz?” diye sormuş yaşadığımız, gördüğümüz olaylardan bahsetmiştik. Yine sormaya devam edeceğim ve düşüncelerimi yazmaya çalışacağım.
Geçen hafta Akçay’daydık ve Altınkum Mahallesi'nde bir akşam bir yakınımızı ziyarete gittikten sonra gece 23.00 sıralarında evimize dönerken yolumuzun ilerisinde birkaç el silah sesi duyduk. Hemen önümüzde 2-3 araç vardı. Trafik kilitlendi. Anında müdahale eden trafik ekipleri bize yolumuzu değiştirmemizi istediler. Biz de başka bir yoldan evimize ulaştık ve arkasından birkaç polis ekip araçları daha siren çalarak Akçay ve Altınkum tarafına doğru koşuşturmaya başladı. Etraftaki çok kişiyle birlikte ne olduğunu anlamak için evlerinin balkonuna çıkarak olanları anlamaya çalıştık. Olayın detayı ertesi gün ve sonrasında ortaya çıktı. Edremit Açık Cezaevinden firar eden 36 yaşındaki bir şahsın haberlere yansıyan işlediği cinayetler ve saldırganın koşuşturma sonrası takip edilerek çıkan çatışma sonucu etkisiz hâle getirilmesiydi... Gecenin sonunda üç insan hayatını kaybetmiş çatışmada ikisi polis 7 kişi de yaralanmıştı.
Cinayet suçundan 22 yıl 3 ay hapis cezası alan ancak infaz indirimi ve düzenlemelerle ceza süresi 5 yıl 9 ay 18 güne düşürülen 27 Haziran 2025 günü de bir diğer açık cezaevine teslim olmak üzere serbest bırakılan kişinin 48 saat içinde teslim olması gerekirken firar etmesi... Beklenen gün de teslim olmaması.
Yönetmeliğe göre cezasının beşte birini iyi halli olarak geçiren ve şartlı salıverilmesine 6 yıl veya daha az kalan hükümlüler açık ceza infaz kurumlarına ayrılabiliyormuş.
Şimdi yine soruyorum. Biz nereye gidiyoruz veya biz neden bu hale geldik? Biz o gece biraz daha önce evden çıkmış olsaydık bu cani bizim önümüzü de kesebilirdi. Biz de olayda kurban olabilirdik. İnsan hayatının hiç değerinin kalmadığı bir şey olabilir mi? Artık sokağa çıkarken başımıza ne geleceğini bilemez bir halde mi olacağız? Nereden kimin nasıl bir çılgınlık yapacağını bilememek insanda sağlıklı bir ruh hali bırakır mı?
Bir mahkûm belli bir süre yattıktan sonra ıslah olma durumuna bakılmaksızın nasıl sokağa salınır, nasıl izin verilir veya başka bir cezaevine nasıl nakledilir? Hiç yok yere öldürülen insanlara yazık değil mi?
Şimdi bir de okullarda artan akran zorbalığı haberleri var. Birbirleriyle can ciğer okul arkadaşı olması gereken çocuklar birbirini katlederse bu işin sonu nereye varacak? Sağlık ve esenlik dileklerimle.
Aslan Torun-Balıkesir
Anlat Derdini Feridun Ağabey'de önceki yazılar...