Batıdan Doğan Güneş ve Kıyamet Alameti

A -
A +

Işık Doğudan Gelir...
Hem mecazi anlamda, hem de gerçek anlamda doğru olan bu sözü, Doğu Medeniyetleri hakkında pervasızca konuşanlara yönelterek başlamak istiyorum yazıma.
Aydınlanma derken, Reform derken, Rönesans derken ışığın sadece Batı toplumlarından alındığını varsayabiliyoruz, malum... Reklamın ve gürültünün şaşaasında, göze kulağa çarpan ilk şeyi referans alan algılarımız için, Batı'dan doğan güneşi durup anlamamız gerekir.
Nasıl oldu da, Doğu'dan doğması beklenen güneş Batı'dan yol almaya başladı? Gördüğümüz güneş miydi, güneşin yansıması mı? Biz, Doğu toplumları, deryanın içindeki mahiler gibiyiz tıpkı. Derya içinde deryayı bilmeyenler gibi, ışığın içinde doğup cılız şualarda aramışız aydınlığı.
Güneş doğudan doğarken, ay batıdan batar ve bakarsanız, hangisinin doğduğunu hangisinin battığını anlayamazsınız. Gözleriniz şartlanmışçasına çevrilmişse tek bir veche, şayet başka yerle ilginiz kalmaz ve tüm olan biteni kendi zaviyenizden ibaret sanırsınız.
Tıpkı bunun gibidir, bugün tüm güzelliklerin ve gelişmelerin kaynağının Batı olarak biliniyor olması. Zira yukarıda bahsetmiş olduğum Rönesans ve Sanayi Devrimi gibi olaylar sayesinde Batı, bizler için yükselmenin adı olmuştur. Ancak atlanmaması gereken birkaç husus şöyle sıralanabilir.
Avrupa'da Rönesans'ın oluşmasına zemin oluşturan birikimde, İslam coğrafyasının katkısı yadsınamazdır. Keza Batı'da kilise baskısı yüzünden okuma-yazma yasak iken, kitaplar ya yok ediliyor ya da kilise mahzenlerinde çürümeye terk ediliyorken, Batı'da daha önceden var olan birikimin Arapçaya çevrilerek yaşamasını ve Rönesans'a kadar gelmesini sağlayan İslam medeniyetidir, şüphesiz. Daha sonra, çevirilerin üzerine Müslüman bilim adamlarının kendi bilgi birikimlerini de ekleyerek yazdığı kitaplarla Rönesans temeli atan Avrupa, tek başına aydınlanma ve yükselmenin merkezi olamayacaktır. Daha doğrusu kabul edilemeyecektir.
Bir diğer yandan, yine yükselmenin mihenk taşlarından birisi olan Sanayi Devrimi bir ilerleme mi yoksa bir gerileme hamlesi midir, tartışmak gerekir. Zira bu hareketle beraber insana ait değerler zayıflamış, yerini daha materyal daha katı düşünceler almıştır. İnsan ve sahip olduğu fiziksel güç kullanılmaya tabi bir meta olarak görülmüş ve bu güç üzerinden bir yükseliş planlanmıştır. İnsan için yapılan ancak insanı ezip makineyi yücelten bu olgu, bugün Avrupa'nın göz kamaştıran ışıklarını insanların sırtından çıkararak dünyaya yaymıştır.
Avrupa'da yaşanan sahte bir debdebeydi diyemeyiz elbette. Ancak olup biten ne olağanüstü, harikulade bir hâldi, ne de daha önce Doğu medeniyetlerinin bihaber olduğu bir hareketti. Doğu-Batı arasında etkileşimle dünya dönmekte ve bugüne gelmektedir. Birbirini yok sayarak ve yücelen tek değer olarak kendini göstererek hiçbir toplum haklı bir zafer kazanmış olmayacaktır. Burada bizim çıkarmamız gereken ders ise, kendi içinde bulunduğumuz medeniyeti hiç saymadan dünyayı okuyabilmemiz, bugünü anlayabilmemiz gerektiği gerçeğidir.
Cemil Meriç'in kitabının adı olan Işık Doğudan Gelir, salt olmasa da önemli bir gerçeğe vurgu yapmaktadır. Kıyamet alametlerine çanak tutarcasına Batı'dan doğduğunu söylediğimiz güneşin mahiyetini açıklamaktadır. "Medeni" ifadesinin "Medine'ye ait" demek olduğunu bilmeden kullanmak gafletinde bulunarak, medenilik bahsinde önümüze koca bir Avrupa haritası açanlara selam olsun.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.