O bildirinin bir AB ülkesi büyükelçisine gönderilmesi “vatana ihanet” midir?

A -
A +

Millet İttifakı bileşeni Deva Partisi’nin kurucularından Metin Gürcan hakkında “Siyasal ve askerî casusluk”tan müebbet ve 35 yıla kadar hapis cezası istenmesinin dumanı üstünde...

Birkaç gündür de İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Altılı Masa ve bildirisi skandalını gündemde tutmayı sürdürüyor.

Soylu’nun açıklamasını hatırlayalım:

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Millet İttifakı’nın son Altılı Masa bildirisini yanındaki büyükelçiye verip bir AB ülkesinin büyükelçisine “Redakte etsin, üzerinde gerekli düzenlemeleri yapsın” diye gönderdi.

Bakan Soylu dün “Kaç günden beri söylüyorum, devam ediyorum. İşin muhatabı bellidir. İşin muhatabı çıkacak, bunun cevabını verecek. Aslı vatana ihanettir” dedi. Sayın Bakan, gazetecilerin yasal sürecin başlatılması ve suç duyurusunun olup olmayacağı konusundaki sorusunu “Her şeyin cevabını bana sormayın” diyerek cevapladı.

 

CHP’Lİ GAZETECİLERE İŞ DÜŞÜYOR

 

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ise ısrarla susuyor. Kendisi, iki-üç uçakla Katar’a 2,5 milyon adet koyunun gönderildiğine inanıp bunun cevabını hükûmetten bekleyebiliyor ama Soylu’nun “Bu vatana ihanettir” diye nitelediği suçlamayı cevap vermeye değer görmüyor.

Ben Sayın Kılıçdaroğlu’na ulaşmayı denedim ama başaramadım. Bu yüzden işi Sözcü, Tele-1, KRT ve Halk TV'deki  CHP’li gazetecilere bırakıyorum.

Önceki yazımı okuyanlar bilir. Sayın Soylu’nun “Yanındaki Büyükelçi” diyerek tanımladığı ve tüm sosyal medyada bu yüzden adı dillendirilen Emekli Büyükelçi, CHP Dış İlişkilerden Sorumlu Başkan Danışmanı ve Milletvekili Ünal Çeviköz’e bu iddiaları sormuş, cevaplarını da yayınlamıştım. Sayın Çeviköz dün bana bir mesaj attı ve şöyle dedi:

“Dediğiniz gibi Sayın İçişleri Bakanı tarafından ileri sürülen komplo senaryosuna ilişkin olarak bugün benim ismimin yaygın şekilde dile getirildiğini gördüm. Siz de yazmışsınız. Yazmanızı doğru bulmadığımı söylemiştim ama olsun. En azından diğer yazarlar gibi davranmamış ve basın ahlakına sadık olduğunuzu gösteren bir nesnellik ile aramızdaki yazışmayı yorumsuz paylaşmışsınız. Bu da sizi diğerlerinden farklı bir konuma koyuyor. Objektif ve dürüst davrandığınız için size teşekkür ederim.”

Ünal Çeviköz’e nezaketinden dolayı teşekkür ederim.

Bu arada Ünal Bey başka bir bilgi daha verdi ama kendisinden onun iznini alamadığım için yayınlayamıyorum. Önceki günkü konuşmamızda “yazmayın” dediği kısım hakkında ise aramızda bir iletişim hatası olmuş anlaşılan.

Neyse, asıl konu İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun sözlerindeki “Vatana ihanet” vurgusu ve bu konunun Siyasi Partiler Kanunu’ndaki yeri.

 

YAPILAN SİYASAL PARTİLER KANUNU’NA AYKIRI

 

Önceki gece Ulusal Kanal’da bu konuyu tartışırken Hukukçu Zeynep Küçük hatırlattı. 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun “Millî Devlet Niteliğinin Korunması/Bağımsızlığın korunması” başlıklı bölümünün altındaki 79. Madde’nin a ve c fıkralarında şöyle yazılmakta:

“Siyasi partiler:

a) Türkiye Cumhuriyetinin, milletlerarası hukuk alanında bağımsızlık ve eşitlik ilkesine dayanan hukuki ve siyasi varlığını ortadan kaldırmak yahut milletlerarası hukuk gereğince münhasıran Türkiye Cumhuriyetinin yetkili olduğu hususlara diğer devletlerin, milletlerarası kuruluşların ve yabancı gerçek ve tüzel kişilerin karışmasını sağlamak amacını güdemezler ve bu amaçlara yönelik faaliyette bulunamazlar.

c) Yabancı devletlerden, uluslararası kuruluşlardan Türk uyruğunda olmayan gerçek ve tüzel kişilerden herhangi bir suretle, doğrudan doğruya veya dolaylı olarak yardım kabul edemezler, bunlardan emir alamazlar ve bunların Türkiye'nin bağımsızlığı ve ülke bütünlüğü aleyhindeki karar ve faaliyetlerine katılamazlar.”

Yukarıda belirginleştirerek işaretlediğim cümleler son derece ilginç ve tam da Soylu’nun dile getirdiği hususlara karşılık gelmekte. Ama bir cezai müeyyidesi görünmüyor. Yalnızca 116. Maddeye göre “yardım ve bağış almak” 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasıyla hükme bağlanmakta. Lâkin iddia edilen konu yardım ve bağış kapsamında değil.

 

SOYLU O İSMİ BUGÜN YARIN AÇIKLARSA SAVCILAR NE YAPAR?

 

Öğrendiğim kadarıyla Bakan Soylu günlerdir dillendirdiği bu konuyu netleştirip, Kemal Kılıçdaroğlu’nun Altılı Masa bildirisini gönderdiği AB ülkesi büyükelçisinin kim olduğunu açıklayacak. Tabii bilgi ve belgeleriyle.

Sayın Soylu’nun bununla birlikte “suç duyurusunda” bulunması da beklenebilir. Ama Soylu suç duyurusunda bulunmazsa, Cumhuriyet Başsavcıları ya da Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı re’sen soruşturma başlatabilir, CHP Genel Başkanı’ndan bu konuda bilgi ve belge isteyebilir.

Partiler bu bilgileri vermek zorunda. Çünkü yine Siyasi Partiler Kanunu’nun 102. Maddesi’nde “İstenen bilgileri vermeyen siyasi partinin Devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılması” için dava açılabileceği belirtilmekte. Yani Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı böyle durumlarda o siyasî partinin devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılması için Anayasa Mahkemesi’nde re'sen dava açabilir.

Türk hukuku biraz karışıktır ama Soylu’nun peş peşe yaptığı açıklamalar ilginç bir noktaya doğru evrilmekte...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.