Fuat Uğur

Veda sözcüğünün, biriktirdiğimiz anılarımızdaki yeri o kadar büyüktür ki, her işittiğimizde ne kadar kırılgan, hassas ve duygusal olduğumuzu idrak ederiz.

Biliyorsunuz şu anda CHP İstanbul il teşkilatının bir başkanı yok. Ama fiiliyatta teşkilatı Canan Kaftancıoğlu yönetiyor. Yönetme yetkisi olmadığı hâlde. Yeniden altını çizelim, Cumhurbaşkanı’na hakaret eden birinin, bırakın il başkanlığı yapması, siyasi partilere üye olması bile mümkün değil. Üstelik milletvekili adayı da olamayacak. Kısacası siyasi hayatı bitti. Tek ümidi Altılı Masa’nın kazanması ve hakkındaki hükmün “bir şekilde” kaldırılması.

Önce olayı özetleyelim. Necip Hablemitoğlu suikastı davasına bakan 36. Ağır Ceza Mahkemesi bilindiği üzere GÖREVSİZLİK kararı verdi.

Türkiye’de şimdiye dek şahitlik etmediğimiz bir olgu bu.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın inayetiyle Başbakanlığa kadar yükseldiğinde “Haydi aslanım, boyun küçük ama yerin altında da bir o kadar var” diye kendisini iteleyen ABD ve AB’nin gazıyla AK Parti’yi ele geçirmeye kalkıştığında sandı ki bu partinin sahibi yok.

Pazarlıklar üst seviyede yürütülüyor. ABD’de ve İngiltere’deki ziyaretlerde gerçekleştirilen temaslarda söylenen şu: “Destekleriz, daha da önemlisi kösteklemeyiz ama Meclis aritmetiğinde kilit parti olacak bir grup kurmalıyız. Bu yüzden de masadaki üç ana akımdan seçilecek kadar milletvekili kontenjanımız olmalı.”

ABD ve Avrupa medyası büyük oranda yayın yaptıkları ülkelerin istihbarat teşkilatları tarafından yönlendirilir ve biçimlendirilir.

Dün gazetemizde Kaan Zenginli’nin bir haberi yayınlandı.Yalnızca son bir ayda, başta et-süt, un, bakliyat, içecek olmak üzere tüm temel gıda maddeleri ile temizlik ve kişisel bakım ürünlerine daha MARKETLERİN RAFLARINDAYKEN yüzde 20 ila 30 arasında zam geldi.

Dört gün önce Meclis Plân ve Bütçe Komisyonu’nda CHP Adana Milletvekili Burhanettin Bulut, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin’e SGK’da ilaç ve tıbbi cihaz ödemelerine ilişkin bir yolsuzluk soruşturması olduğuna işaret ederek zararın miktarını sordu. Bakan Bilgin soruya verdiği cevapta “Bu sadece bir iddia değil, bizim müfettişlerimizin de bize yansıttığı, getirdiği bir olay. Söz konusu yolsuzluk hadisesine bulaşmış adamların tamamıyla ilgili suç duyusunda bulunuldu. Oradaki rakam 1 milyar lira civarında. Sorumluları yargıya hesap verecekler, bazı görevlileri de ben işten attım. Süreç yargıda isim vermeyeceğim” dedi.

Terörist verilen görevi yaptı ve canlarımızı yaktı. Yakalandı, PKK/PYD-YPG bağlantısını itiraf etti. Emniyet’te çekilen sabıka fotoğrafından gördük cismini. Tırnaklar ojeli ve uzun, full makyaj, üzerinde New York yazılı bir sweatshirt. Büzüşmüş ve korkmuş görünüyor fotoğrafta altı insanımızın, üç yaşındaki yavrumuzun katili terörist.

Saadet Partisi’nin televizyon kanalı TV5’in programcılarından Mehmet Ali Kayacı, 4 gün önce firari FETÖ’cü Hakan Şükür’ü programına çıkardı.

Önce fotoğraf yayınlandı. Yer, Meclis’teki HDP grubunun odası. Bir tarafta HDP’liler, karşısında da Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Grup Başkan Vekili Mustafa Elitaş ve Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz. Görüntü AK Parti tabanında da şaşkınlığa sebep oldu ve tepki gösterenlerin sayısı hayli çoktu.

Bundan 123 yıl önce, ünlü Fransız Yazar Emile Zola’nın, hapse atılan subay Alfred Dreyfus’ün suçsuzluğunu savunan ve L’aurore gazetesinde yayınlanan J’accuse (Suçluyorum) başlıklı makalesinden (açık mektup) sonra başına gelenleri hatırlatacak bir başlık bu, biliyorum ama köprülerin altından çok sular aktı artık. Üstelik konu politik değil, insani.

Hepimizin anılarında vardır.

“Sanatçı ister sola eğilimli olsun ister sağa eğilimli, ister liberal olsun isterse mütedeyyin dünyanın değer ve duygu dünyasından esinleniyor olsun, kimse rejimin memuru değil. Olamaz. Olursa artık sanat icra ediyor olmaz. İş adamı olur.” Altına imza atacağım bu sözler, Habertürk’ten Nihal Bengisu Karaca’nın önceki günkü yazısından.

Bu satırları yazarken Ajda Pekkan’ın neredeyse her mitingin, her konserin ve futbol maçının marşı hâline gelen Bambaşka Biri adlı şarkısını dinliyorum yavaştan

Dün Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı nedeniyle, TÜRKİYE YÜZYILI mottosuyla ülkemizin gelecek planlarına dair vizyonunu anlattı.

Dünkü haberimde, yargıdan FETÖ ile bağlantılı oldukları gerekçesiyle ihraç edilen hâkimlerden 178’inin, geçmiş tazminatlarını FAİZİ ile birlikte ödemek üzere iade edilmesiyle ilgili Danıştay 5. Dairesi’nin aldığı kararı üzerine bir Danıştay üyesi ile yaptığım konuşmaya yer vermiştim...

FETÖ suçlamasıyla yargıdan ihraç edilen 178 hâkim görevlerine iade edildi. O karar “skandal” mı? “Azılı FETÖ’cü hâkimler” görevlerine mi iade edildi?...

Önce gayet açık biçimde, öldürülen bir PKK’lının flu görüntüleri üzerinden, uzaktan “teşhis” koyarak “Kimyasal silah kullanılmış olduğu anlaşılıyor” diye ortaya bir kıtır atmış, ardından organize hareketler gereği “PKK ile ilişkimiz yok” diyen cezaevindeki eli kanlı Selahattin Demirtaş “PKK’lilere yönelik kimyasal silah kullanıldığı iddiaları yerinde incelenmeli ve bağımsız bir yargı tarafından ele alınıp sorumlular yargılanmalı” diyecek kadar coşmuş, tabii hemen tahmin edeceğiniz üzere CHP’den Sezgin Tanrıkulu bu konuda Meclis’e soru önergesi veriyordu.