Hayvancılık çıkmazında TÜSİAD’ın rolü

A -
A +

Ağzının kenarındaki kıvrımdan anladım ki laf geçirecek her zamanki gibi. Gelecek ay için para biriktirmeye başlamış. Ben de safça “Tatil için mi?” diye sordum. İyice sırıtarak “Yok, dana pirzola markette 164 lira olmuş da onun için. Gelecek ay 1 kilo almayı planlıyoruz” dedi.

Kahkahayı basacaktı ki verdiğim cevapla gülüşü yarım kaldı. “Genel Başkanın Kemal Bey'e selam söyle, her adımını danıştığı patronu TÜSİAD’dan sorsun hesabını. AKP kadar onlar da sorumlu işin bu noktaya gelmesinden” deyince ne olduğunu anlamayıp afalladı. “Sebebini yarın yazacağım, oradan öğrenirsin” deyip ayrıldım onu öylece bırakarak.

Evet, kurulduğu günden bu yana ülke ekonomisi ve siyasetinde önemli rol oynayan Türk Sanayicileri ve İş insanları Derneği TÜSİAD, tarım ve hayvancılık konusunda da önemli aktörlerden biri. Çünkü üyelerinden pek çoğu tarımda doğrudan ya da dolaylı şekilde işler yapmakta. Özellikle hayvancılıkta doğrudan üretim yapmakta birçok TÜSİAD üyesi.

TÜSİAD hazırlattırdığı raporlarıyla ve bu raporlarının Türk sanayi ve tarımını, hayvancılığını yönlendirmesiyle ünlü.

Şimdi sıralayacağım gelişmeler TÜSİAD’ın Türkiye’nin tarım ve hayvancılık sektörünü, hayvancılık üretimini nasıl batırdığının hikâyesidir...

2000 yılı başı, kriz dönemi. AK Parti henüz portakalda vitamin… Ülke tarımı için çok kritik kararların alındığı, IMF ile Dünya Bankası’nın Türkiye tarımına darbe üstüne darbe vurmaya başladığı günler. Bugün CHP sözcüsü Faik Öztrak’ın o zamanki patronu olan IMF (Gerçi şimdi de patronuyla gizli gizli otel odalarında görüşmekteler malum) ile Dünya Bankası, güya Türkiye’deki ekonomik krizi sonlandırmaya yönelik olarak bir dizi önlemler uygulattırıyorlardı ekonomi kurmaylarına. Bunlardan biri ve en tehlikelisi de tarımsal destekleri azaltarak çiftçiyi desteksiz bırakmak, Tarım Satış Kooperatiflerinin tasfiyesi, Ziraat Bankası’nın tarımdan koparılması gibi “önlemler”i içermekteydi...

TÜSİAD işte tam da o vakitte “Tarım Politikalarında Yeni Denge Arayışları ve Türkiye” başlıklı bir rapor hazırladı. ODTÜ’den ekonomi bölümü öğretim üyeleri; Doç. Dr. Erol Çakmak ile Prof. Dr. Halis Akder’e sipariş edilmişti rapor.  TÜSİAD’ın bu raporu IMF politikalarının Türkiye’de uygulanması için lobi faaliyeti niteliği taşıyordu. AK Parti iktidara gelmeden 2 yıl evvel, Kemal Dervişler, Faik Öztraklar eliyle de şekillendi. TÜSİAD’ın etkinliği dikkate alındığında tarımda üretimden kopuşta ve ithalatın hızla artmasında bu raporun önemli bir rolünün olduğu söylenebilir.

AK Parti’nin Kasım 2002 yılında iktidara gelmesinden üç yıl sonra TÜSİAD 5 Haziran 2005 tarihinde “Dünya Ticaret Örgütü ve Avrupa Birliği’ndeki Gelişmeler Işığında 21. Yüzyılda Türkiye Tarımı” başlıklı ikinci raporunu yayınladı. Aynı araştırmacılar eliyle.

Raporda kısaca şunlar belirtilmekteydi:

1-Türkiye istese de istemese de tarım ürünlerinde koruma düzeylerini aşağıya çekmek zorunda. Aksi hâlde Dünya Ticaret Örgütü bunu Türkiye hükûmetine zorla yaptıracak.

2-Tarımsal destekler 7 kat düştü ama hâlâ çok fazla.

3-Tarımda ithalatın artmasından endişe duyulmamalı.

4-Hayvancılıkta Türkiye’nin hiç şansı yok.

5-Geleneksel tarım işletmeleri tarım sektörünü terk etmek zorunda.

 

TÜSİAD’IN ÜÇÜNCÜ RAPORU DOĞRUDAN HAYVANCILIKLA İLGİLİ

 

Üçüncü TÜSİAD raporu Mayıs 2008’de yayınlandı.

“Türkiye’de Tarım ve Gıda; Gelişmeler, Politikalar ve Öneriler” başlığını taşımaktaydı. Rapor, ağırlıklı olarak et ve süt ürünleriyle hayvancılık politikalarını kapsıyordu. Çünkü TÜSİAD’ın bazı üyeleri HAYVANCILIK SEKTÖRÜNE çok büyük yatırımlar yapmıştı.

Dünya Gazetesi Yazarı ve bu yazıdaki tüm bilgileri YENİ TARIM DÜZENİ adlı kitabından alıntıladığım Ali Ekber Yıldırım bakın o zaman bu rapora dair neler yazmış:

“Raporda öngörülenler yapıldığı takdirde Türkiye et ve sütte ithalat cenneti olacak. Yerli üretime gerek kalmayacak. Örneğin hayvansal ürünlere yönelik tüm korumaların kaldırılması, ithalatın tamamen serbest bırakılması isteniyor. Kapılar ithalata açılsa bu rapora göre sektörün hiçbir sorunu kalmayacak.”

AK Parti iktidarının o zamanki ekonomi yönetimi (Kimdi onlar?), TÜSİAD’ın raporunu harfiyen uyguladı. Hayvancılık sektörünün küçük-büyük tüm işletmeleri HAYVAN BAŞINA DESTEK MODELİNE karşı çıkarken, hükûmet hayvancılıkta birçok desteği kaldırdı ve besicinin girdi maliyetlerine destek vermek yerine HAYVAN BAŞI ÖDEMEYE geçti. İTHALAT kapıları açıldı ve hayvancılık besicilik sektörü çöktü. Ama TÜSİAD’ın hayvancılıkta yatırım yapan büyükbaşlarının işletmeleri hariç.

Daha sonra yayınlananlar dâhil tüm bu raporların ortak paydası ise üreticilerin ve besicilerin en önemli sorunu olan YÜKSEK GİRDİ MALİYETLERİNE neredeyse hiç değinilmemesiydi.

Yaşanan çöküşte o dönemin ekonomi ve tarım bakanları kadar Başbakan Tayyip Erdoğan’ın da rolünün olduğu söylenecektir tabii. Bu doğrudur da.

Ama eğer içinde bulunduğumuz durumu CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve sözcüsü IMF taşeronu Faik Öztrak, Ali Babacan, Ahmet Davutoğlugiller ve TÜSİAD ile onların güdümündeki medya eleştirecekse “Orada durun!” der ve “İlk taşı aranızdaki en günahsız kişi atsın” diye bağırırım.

Şu bilgiyi de paylaşalım.Türkiye’nin 2002’de 65 milyon olan nüfusu 2021’de 84 milyon 700 bine çıktı. Tavuk eti hariç kişi başına kırmızı et tüketimi 2002’de 8 kilogramdı. Bu tüketim pandemiye kadar, yani 2019’da 12 kilograma kadar yükseldi. Ama sonuçta o zaman bile Türkiye kırmızı et tüketiminde 14,5 kilo olan dünya ortalamasının da altındaydı.

Sorumlu arıyorsak nereye bakacağımızı bilmeliyiz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.