‘Kuruluş’un Şifresi ya da ‘Bir Milletin Devleşmesi’

A -
A +
  Son günlerde kimi köşe yazarları tarafından ‘zorunlu dün dersleri’ne dâir yazılar kaleme alınmakta… Özellikle 15 Temmuz’da ülkemizi uçurumun kenârına getiren ‘kalkışma’nın ardından bu konu, çoğu dost meclisinde, enine boyuna tartışılmakta… Bir yandan da sorunu ortadan kaldırmak amacıyla ‘insan yetiştirme’ üzerinde durulmakta… Eskilerin ‘adam kıtlığı’ olarak ifâde ettiği kaht-ı ricâl… Önemli görevlere getirilecek devlet adamlarının bu ağır yükü omuzlayıp götürebilecek kıvamda olup olmadığının değerlendirilmesi… Öteden beri, bir devletin temelini dinamitlemek için ortak târih şûuruna ve diline müdâhale etmenin yeterli olacağı söylenir. Ayrılıklar körüklenip düşmanlıklar ortaya çıkarsa, klâsik ‘Böl-parçala-yönet’ oltasına gelindiği anlaşılır.   ‘Kuruluş’un şifresi   Hafta sonu TRT’nin ‘nostalji kuşağı’nda yayımlanan ve senaryosu Tarık Buğra’nın ‘Osmancık’ kitabına dayanan ‘Kuruluş’ dizisi, beni asırlar önce “Cihan devletini kuran irâde, ruh ve şuûr”u düşünmeye sevk etti.    ‘Kuruluş’un Şifresi ya da ‘Bir Milletin Devleşmesi’Tarık Buğra   Kaht-ı ricâl denilen adam kıtlığını aşmak için Şeyh Edebalı’nın elinde yoğrulan Osman Gazi’nin karakterinin nasıl şekillendiğini öyle güzel anlatır ki Tarık Buğra… Ufuk farkı dedikleri bu olsa gerek… Bir yanda her işi ‘birilerine’ havale eden bizler öte yanda taşın altına elini sokup koca bir devletin temeline harç koyan Şeyh Edebalı… Ele avuca gelmeyen bir yiğittir ‘Osmancık’… Henüz ‘Osman Gazi’ değildir. Bir gece ufka bakarken dalıp gider ve yanına sokulan Şeyh Edebalı’nın ne düşündüğünü sormasıyla “Dünyâ çok büyük” diye cevap verir. Edebalı şefkatle “Dünyâyı bize büyük gösteren bizim küçüklüğümüzdür oğul. Hırsımız, sabırsızlığımız, bencilliğimiz… Önce bu yüzden küçülüyor sonra da dünyâyı çok büyük görüyoruz. Dünyâ tek bir insan için büyüktür. Bir soy için, bir soyun benimseyeceği, bir soya benimsetilecek bir amaç için, bir ülkü için değil” der. İlk şok, ilk yoğruluş… Edebalı’nın her seslenişi bir ders olur ‘Osmancık’ için… “Tek yiğit öfkesini yenendir”, “Bir kılıç sallamanın kırk şartı vardır” ve daha neler neler… Fazlasıyla Osmanlı mı buldunuz? O zaman kuzeybatıya gidelim…   ‘Beyâz Zambaklar Memleketi’ne yolculuk   Bir ülke düşünün ki verimli topraklara ve elverişli iklim koşullarına sahip olmasın… Zor şartlar altında yaşayan halk tarafından ülkelerine bataklık anlamına gelen ‘suomi’ ismi verilsin… Bununla da yetinilmesin; bir başka ülkenin egemenliği altında, o ülkenin en alt sınıfında bulunanlar için âdeta sürgün yeri olarak belirlenmiş olsun burası… Finlandiya’dan bahsediyoruz… Grigory Petrov’un yazdığı ‘Beyâz Zambaklar Ülkesi’nde, Snelman önderliğinde bir milletin ayağa kalkmasının hikâyesi anlatılır. 19. yüzyılın sonlarına doğru İsveç ve Rus Çarlığı tarafından ele geçirilen bir ülkenin en alttan en üst sınıfa kadar millî bilince erişme yolculuğu ve ‘medenî ülkeler’ arasına girme çabası çok tanıdık gelecektir. Snelman âdeta karış karış dolaşır ülkeyi ve bıkmadan usanmadan bilgisini paylaşır. Gözleri açılanlar, onun yanında bir nefer olur… Snelman ‘kaçmak’ isteyenleri de uyarır: “Sizler hepiniz, bu halkın arasından yetiştiniz. Bilgisiz kardeşlerimizden kaçıyor musunuz? Yoksa halkımızın daha iyi bir konuma yükselmesi için çözümler mi düşünüyorsunuz? Halkımızı uyandırmak ve kültürel düzeyini yükseltmek için neler yapıyorsunuz?”   Taarruz stratejisi   Bugün, ‘Büyük Taarruz’un yıl dönümü… Her dönemin kendine özgü şartları vardır… Düşman postalı ülkeyi çiğnemek isterse askerî güçle karşı koyulur. Fakat unutulmamalı ki; işin zor kısmı, düşmanı kovduktan sonradır. Bir ülke; tankla, topla, tüfekle ele geçirilebilir fakat bundan daha kestirme bir işgal yolu vardır. O da; bir ülkenin millî birliğini, târih şuûrunu ortadan kaldırmaktır. Eğer bu başarılırsa; devletler kukla, insanlar oyuncak olur… Bu yüzden 30 Ağustos’taki ‘Büyük Taarruz’ stratejisini ülke geneline yaymalıyız. Her birimiz birer Snelman olmak zorundayız… Adam kıtlığını ortadan kaldırmak için Necip Fâzıl’ın seslendiği ‘dev’leri yetiştirmek zorundayız… “Sen bir devsin, yükü ağırdır devin Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin”
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.